Gamzeli Kız

  • ANA SAYFA
  • ÖNERİLER
  • RÖPORTAJ
  • GÜNDEM VAKTİ
  • İNCELEME
  • İLETİŞİM

KELİME OYUNU 54

Haftanın kelimeleri; Kuzey/Pelerin/Çilek/Yemin/Feda





ENKANTOS ORMANI 

    Ağaçların arasında yerlere saçılmış olan kurumuş yapraklar ve kuru dallar bastığı her adımında çıtırdıyordu. Adımları büyük ve sertti. Kendisi sessizdi. Ağzından akan büyük bir damla salya yere döküldü. Üzerinden geçti ve geride bıraktı. Yerin üzerini yeşilden beyaza dönen asitli bir sıvı kapladı. Toprağın üzerinde açan bitkiler solmaya ve çürümeye başladı. Büyük cüssesini dolaştığı ağaçların arasından geçirip inine doğru yürüdü. Ormanın bu tarafına ayak basmayan şehirli bir insan burada neler olduğunu asla tahmin edemezdi. Onlar için ne büyü ne de bir mucize vardı. Ama onun içinde devasa bir mucize yeşermişti. Sadece yaratıklar bundan habersizdi. Yaratık aslında ta kendisiydi. 

 ...

Gece yarısı kış mevsiminin dudakları çatan, ayaz gibi sert esen ve dişleri gıcırdatan soğuğu tüm şehre ve ormanlara inmişti. Küçük kare evlerin içerisinde harıl harıl yanan sobaların çıtırtı sesleri içeriyi doldururken dumanlar da bacalardan dışarıya üflüyordu. Sokakların boşluğu, evlerin içlerinde yankılanan neşeli kahkahaların tecellisiydi. Şehrin kuzeyinde yer alan bir orman vardı. Şehirli insanlar sadece orman kelimesini kullansalar da o ve diğerleri bu ormana "Enkantos" ismini vermişti.

Bileğinde takılı olan siyah dijital saat tam gece 1'i gösterdiğinde gözlerinde, bulunduğu yeri aydınlatan bir ışık parladı. Bedeni ve ruhu aynı anda çekildi. Elleri, ayakları ve başı dikleşti. Kulağına fısıldanan yemin sözleri yankılanmaya başladı. Yıllar önce ettiği yeminlerin geçerliliği silinip gitmişti. Evren onu çepeçevre sarıp sıkıştıran bir lanete boyun eğmişti. Şimdi ise her şeyin yok olup onların devrinin başlama zamanıydı. 

Sarınıp dünyaya ulaştığı siyah, geniş ve parlak pelerinini çıkardı ve elinde sıkıca kavradı. Bu pelerin onu buraya getiren cesaretin en büyük sebebiydi. Çok kısa bir süre içinde elinde tuttuğu pelerin siyah kara bir girdabın içinde kayboldu. Kararlı adımlarını sürdürerek büründüğü sihrin altında Enkantos ormanının gizli girişine ulaştı. Tek eli ile kapıya dokunduğunda anında zihninde kapının gördüğü alanın görüntüleri oynamaya başladı. Tam burada çilek ağacının altında yürüdüğünü ve salyasını akıttığını gördü. Hızla arkasına döndüğünde birkaç adımda geniş bir yere yayılmış olan zehirli salyasının önünde durdu. Lanet olası yaratık her zaman böyleydi. Onların kalbinde yer eden öfkeye o neden olmuştu. 

Kılıcını tam kalbine sokup onu öldürdükten sonra boynunu kesip akan ilk kanı aldığında evrene vermiş olduğu sözü yerine getirecekti. Zehire eğilip salyanın ortasına duran gümüş bir nesne fark etti. Ellerini kaplayan zırh ile gümüş nesneyi eline aldığında aslında bunun bir yüzük olduğunu anladı. Üzerinde yeşil kristaller vardı. Yüzüğü incelerken üzerinde durduğu yerin sallantıya uğradığını hissetti. Ayağa kalkıp kapıya koştu. Son saniye de kapıyı açıp içeri girebildi. 

Ormanın başka bir bölümüne açılan kapıdan geçtiğinde karşısında onun inini buldu. İnin etrafı sessiz ve boştu. İçeride uyuyor olma ihtimali vardı. Adımlarını tek tek atarken beline yerleştirdiği kılıcı da sıkıca tuttu. Kafasını arkasına çevirerek ormanda, ağaçların arkasında veya büyünün etkisinde olan başka bir yaratık olup olmadığını kontrol etti. Sağ ayağını ileri attığında bastığı kurumuş bir dalın çıtırtı sesi ile inin içinde bir gölge hareket etti. Yavaş yavaş ona doğru yaklaşırken şu an zamanı olduğunu düşünüp büyülü kılıcı yerinden çıkardı ve tam karşısında ona doğru tuttu. İnin içindeki sesler yükselmeye başladı, hırıltılar ve adım sesleri duyuldu. Gözlerini kısıp dışarı çıkmasını beklerken bir anda hızla dışarı çıkması ve devasa ağzını havaya doğru yükseltmesi ile gözleri büyüdü, ağzı açık kaldı. Kendi evrenin de bu lanetli yaratığın bir kurda benzediği söylenmemişti. Gerçi onlar hiçbir şeyden tam olarak bahsetmemişlerdi. Hep bir sır kelimesi çıkardı ağızlarından ve herkes de susardı. Kimse bunu ne araştırır ne de merak ederdi. 

Joseph, kendisine büyükleri tarafından verilen bu görev için hayatında birçok şeyden vazgeçmişti. Verdiği yemini tutmak zorundaydı yoksa ölmeye mahkum olurdu. Eğer bu laneti kırar ve evrenin üzerine çöken rehavet bulutlarından onları kurtarabilirse kendi ile guru duyacaktı. Vazgeçtiği şeylerden biri de biricik sevgilisi Eliza'ydı. Bakmaya doyamadığı o narin gözlerine, yüzüne ve görmekten memnun olduğu gülüşlerine veda etmek zorundaydı. 

Karşısına çıkan ve gözlerindeki nefret kırmızıları ile bakışlarını ona diken, cüssesi onun iki-üç katı olan, sivri dişleri ve zehirli salyası ile bu yaratığın ölüm vakti gelmişti. Boğazından akan ilk kan lanetin kırılmasına yeterli olacaktı. Joseph kılıcını da da yükseğe kaldırdı. Yaratık hiç etkilenmedi, çenesini ona doğru uzatarak göğe doğru sertçe uludu. Ağzını kocaman açarak kükrediğinde havanın şiddeti Joseph'in birkaç adım geriye sendelemesine enden oldu. Saatinin üzerindeki bir noktaya basarak kılıcını daha da güçlendirdi. Öfkesi süren yaratık keskin pençeleri ile ona doğru koşmaya başladı. Joseph ilk ve son kez kılıcını ona yaklaştığında tam kalbine sapladı. Kılıcı geri çektiğinde dişleri birbirine sürten yaratık sağa devrildi.

Joseph cebinden çıkardığı cam küçük bir şişeye boğazını kestiğinde akan kanı doldurdu. Pelerinini tekrar giyindiğinde son kez yaratığın gözlerinin mora dönüşerek kapandığını gördü. Saniyeler içinde pelerinin üzerindeki büyü ile evrenine geri döndü. İçinde laneti kırmanın gururu olmak yerinde bir huzursuzluk vardı. Nedenini bilmiyor ama kötü hissediyordu.


Tüm evren yaptığının haberini almıştı. Ona alkışlarla tezahürat ederken aynı anda da gururla bakıyorlardı. Sevgilisi Eliza'nın yüzünü görmek için yorgunluğunu umursamayıp direkt kulenin merdivenlerini çıktı. Kapısının önünde durduğunda içeride hıçkırık seslerin duydu. Kapıyı çalmadan hızla açıp içeri daldı. Eliza kapının açılması ile ayağa kalkıp ona döndü. 

"Sevgilim, ne oldu sana?"  Gözlerinden kopan yaşlar yanağından süzülüp düşüyordu. Ona karşı sinirliydi ama o fark edememişti. 

"Sen bir vahşisin! Onu öldürdün." Sesi sert ve öfke doluydu. Beklemediği bir hareket karşısında dumura uğradı. Şaşkınlığını sakladı. 

"Ben sadece yeminimi yerine getirdim." dedi sakince. Ona doğru yaklaştı ve zarif, ince parmaklarını tuttu. Elize anında elini alıp geriye çekildi. 

"Eliza..." dedi yalvarır bir sesle. Gözleri dolmuş ve içinde oluşan hüznü tutmaya çalışıyordu. "Sevgilim ne oldu sana böyle? Ben evrenimiz kurtardım, laneti kırdım. Artık huzur içinde yaşayacağız. " Durdu ve derin bir nefes aldı. Zihnini temizlercesine nefesi tuttu ve bıraktı. 

"Sen kendini feda ettin Joseph! Beni neden hiç düşünmedin? Laneti kırdın ama kimi öldürdüğünü bilmiyorsun. Asırlar boyu hep senden, benden, hepimizden sakladılar. Evrenimizin kurtulduğunu zannediyorsun ama böyle değil. Laneti kırdın ama o laneti üzerine çektin. Sen, sen öleceksin Joseph. Ben ne yapacağım sensiz? " ses tonundaki yüksek hüzün her kelimesinde Joseph'in kalbine dokunuyordu. Eliza daha fazla hıçkırıklarını tutamadı. Dizlerinin bağı çözüldü ve yere düştü. 

Joseph ona eğildi ve çenesini kaldırıp gözlerini gözlerine sabitledi. "Ben... ben bu evren için kendimi feda ettim, hem de aptal bir lanet uğruna. Ve ben şimdi o lanetin altında esir olacağım. Ama sen kurtuldun Ell. Sen ben olmadan da huzur içinde yaşayacaksın."

Eliza ağlayarak Joseph'in boynuna sıkı sıkı sarıldı. Ondan ayrıldığında geride ona kalacak olan kokusunu son kez içine çekti. Joseph son kez Eliza'dan gülmesini istedi, son kez gülüşünü görmek ve aklına kazımak istedi. Eliza ona sıkıca sarılırken elinin boşluğa düştüğünü hissetti. Joseph yavaşça bir toz bulutu gibi yok oldu. Bir lanet Eliza'dan Joseph'ini aldı. 

*

Ben bugün çok geç kaldım maalesef. Yeni sayıya geçti bile Deep. Bu sefer pas geçmeyi düşünüyordum ama kelimeleri ve yazılanları okuduktan sonra aklıma bir şeyler geldi. Ama birkaç gündür çok hastaydım, havalar da soğudu malum. Bir türlü bitiremedim. Yazmıştım ama yarım kalmıştı. Her türlü burada yayımlamasam bile yazacaktım. Ben de yazmışken yayımlamak istedim. Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Kendinize iyi bakın. Sağlıcakla kalın. ❤


 Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Öncelikle yeni yazıma hoş geldiniz, sefalar getirdiniz 😊 Çok sevdiğim ve bana okuma alışkanlığını kazandıran yazar Jules Verne'in öykülerinin toparlanılarak hazırlanmış olan bu kitabını sizlere tanıştırmak istedim. Dediğim gibi Jules benim çok fazla okuduğum ve her bir eserine hayran kaldığım bir yazardır. Özellikle macera konsepti ile yazıyor oluşu da çok ilgimi çekiyor. Neredeyse tüm hikayelerini okumaya çalıştım, bu kitapta iki kez okuduğum kitabı oldu 😅 Neyse sizi fazla tutmadan kitabın içeriğinden bahsetmeye başlayayım. okumaya devam edin 👀

Kitap, Jules'in yazdığı kısa öykülerin birleştirildiği bir kitap. Birinci kitabı da var fakat onu okuyamadan elime ilk bu geçti. İçerisinde toplamda 9 öykü bulunuyor. Ayrıca öykülerde içlerinde kısa bölümlere ayrılıyor. 



Saatçi Zacharius Usta

Yaşamın sırrını ve sürekliliğini, ihmal ettiği saatlerin çark ve yaylarında bulan bir saat ustasının şeytanla yaptığı anlaşma…

İnsan kendini yaratıcının yerine koyabilir ya da kurulu düzenin şartlarını zorlayabilir mi?

 

Alıntılar;

“…Dünya üzerinde her şeyin bir sonu vardır. İnsan elinden, ebedi kalıcılığı olan hiçbir şey çıkmamıştır…”

“…Saatlerimden herhangi birinin duruşunda kalbimin de durduğunu hissederim. Ben onları kalbimin atışlarına göre ayarladım… onların durması benim ölümüm demektir.”

“Her kim kendini Tanrı’yla bir tutarsa ebediyen cehennemlik olmaya mahkumdur!”

 

Marki Anselme des Tilleus’ün Evliliği

Zenginlik dışında hiçbir şeyden nasibini almamış bir Marki ve onun akıl hocası! Soyunun kuruyacağı korkusuna kapılan Marki, artık yeter diyerek bir gün evlenmeye karar verir ama bu iş o kadar da kolay olmayacak ve hocasına sıkıntılı anlar yaşatacaktır.

Alıntılar;

“Vides quantum te amen, seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun!”

“Multus annos utor familiariter patre tuo, uzun süredir babanıza bağlıyım!”

“…Ortaya esas metni koymadan önce birbirinizi kelimesi kelimesine iyice anlamalısınız. Duo in cuna carne!”  (Bir bedende iki kişi)


Meksika'da Bir Facia\ Meksika Donanmasının İlk Gemileri

Denizde başlatılan bir isyan, iki İspanyol savaş gemisinin ele geçirilerek Meksika hükümetine satılmasına yol açar... Ancak hainleri cezalandırmak isteyen birileri vardır ve isyancılar bu hareketlerinin cezasını çok ağır ödeyeceklerdir...

Alıntılar;

"Vicdan azabı mı? Hayır böyle bir şey yok,"

"Çılgınlık istemez Teğmen!"

"Hem Kaptan Don Orteva'nın hem de İspanya'nın intikamı alınmıştır, dediler."


Avda On Saat 

Daha önce yaşamadığımız bir av macerasına davet edilseniz ve bu arada, avlanmaktan ziyade nasıl büyük bir avcı ve atıcı olduklarından bahseden bir grubun arasına katılsanız, ardından sakarlıklar ve bazı ufak kazalar peş peşe gelmeye başlasa... Ne yaparsınız? 

Bounty İsyancıları 

Pasifik Okyanusu'nun ortasında bir İngiliz gemisi ve kaptanlarına isyan eden tayfalar... bir tarafta denizde kaderlerine terk edilmiş mürettebat, diğer tarafta hadisesinden sonra kendilerine saklanacak daha güvenli yerler arayan asiler...


2890'da Bir Amerikan Gazetecisinin Günü

İçinde bulunduğumuz yılın 100 yıl sonrasını düşünebilir misiniz? Geleceğinizi oluşturacak olan buluşları, yeni yaşam tarzlarını, ortaya çıkacak yeni oluşumları bugünden hayal edebilir misiniz?  Hayal ettiklerinizi birtakım bilimsel verilerle destekleyip olabilirliğini şimdiden kanıtlayabilir misiniz? 


Ablukadan zorla Geçiş

Bir tarafta satılması ve satın alınması gereken çok kıymetli ticari mallar, diğer tarafta genç ve güzel bir kızın hapisten kurtarılması arzusunu yerine getirebilmek için deniz ablukasını yarmayı ve müthiş bir mücadeleye girmeyi göze alabilecek mi? 

Alıntılar;

"Yapacağını bu kahramanca davranış sadece zavallı bir adamın hayatının kurtarılmasını sağlamayacak, bir genç kızın ebedi dostluğuna doğru atılmış güzel bir adım olacaktır." 

"Delphin, Bay Halliburt'u almadan Charleston limanından hareket etmeyecektir.


Yorum:

Kitap hakkında genel bir yorum yapmak istiyorum. Jules, beni okumaya alıştıran bir yazardı. Kitaplarını, öykülerini ve yazım dilini hep çok sevdim. Tam bana hitap eden türde yazan bir yazar. Çok güzel maceralar kurguladığını ve heyecanı ile birlikte çok başarılı yansıttığını düşünüyorum. Bu kitap da tüm öykülerinin bir arada olması ile bir harikaydı. Daha önce iki kez okuduğum halde yeniden okumak istedim. Normalde kitapları tekrar okumam ama Jules'in kitapları ve çok etkilendiğim kitapları yeniden hissetmek isterim. 


Kitabı ayrıntılı anlatmak istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Hiç Jules Verne okumuş muydunuz? Benimle yorumlarda paylaşın. Kendinize iyi bakın.❤

Instagram: gamzeli_kiz_blog

Twitter:  Gamzelikizblog


  Elinizde olsa kitap, film, anime, dizi vs. herhangi birinin finalini ya da belli bir bölümünü değiştirmek ister miydiniz? Nedenleriyle birlikte nasıl bir değişiklik yapmak istediğinizi yazınız.



Selamlar ilk kez bu seriye katılıyorum. Bu yazının konusunu Duygu verdi. Benim de ilgimi çektiği için aklıma gelen ilk ürün ile bir şeyler yazmak istedim. 

Ben Victor Hugo'nun Sefiller kitabını okumuştum bu yıl. Dünya klasiklerinden en beğendiğim bu kitaptır net. Okurken çoğu kısımda duygulandım ve kitaba da çok fazla bağlandım. Kitap normalde çok kalın ve üç ciltten oluşuyor ama ben kısaltılmış kitabını okumuştum yaklaşık 500 sayfaydı. 

Baş karakter Jan Valjan'ın hayatı beni ilk sayfalardan itibaren fazlasıyla içine çekti. Yaptığı hatalar bile olsa sonrasında yaptıklarını hep takdir etmiştim. Ve asıl konumuza yaklaşayım. Ne yapmış olursa olsun hayatını değiştirme kararı aldıktan sonraki dönemlerinde mutlu olmayı fazlasıyla hak etmişti. 

Küçük bir kız çocuğuna bakmıştı hatta kendi evladı gibi. Yine de bazı zorluklar yaşadı. Seneler geçerken kaçak durumuna kadar geldi. Ama sırf yaptığı bir hata yüzünden genç kız evlenirken bunun pişmanlığını yaşayıp onlardan uzak durdu. Genç kızın babası bildiği Valjan'ın ondan uzak kalmasına olan üzüntüleri beni de üzmüştü. Keşke geçmişi bıraksa her şeyi çıkıp anlatsa demiştim. Ama bazen bizlerin düşündüğü gibi gelişmiyor bazı şeyler. Yazar her bir karakteri hissederek yazmış ve kendi belirlediği bir son ile kitabı sonlandırmış. 

Yine de biz okurlar o karakterleri zihnimizde başka yerlerde taşıyoruz. Bazen çok bağlanıyor ve hayatlarını biz hayal etmek istiyor bile olabiliriz. Benim okuduğum birçok kitapta böyle olmuştu açıkçası. 

Sefiller kitabında da ben Jan Valjan'ın genç kızın ellerinde son nefesini vermesindense onlarla beraber mutlu bir hayat yaşamasını isterdim. Çünkü gerçekten hak etmiştim. Yanlış anlaşılmalara göre yargılanacak bir adam değildi. damadının gösterdiği tavrı da hiç hoşuma gitmemişti. 

Evet bugünlük bu kadar Ağaç Ev Sohbetleri çok sevdiğim herkesin fikirlerini açıkça sunduğu ve okumaktan zevk aldığım bir seri. bu seriyi hazırlayan ve yazanların hepsinin eline sğaaık. Bu arada Duygu'nun yazının görüm bugün ona da bakarsanız sevinirim. O da çok hoş şeyler yazmıştı. Linki aşağıya bırakayım. Sağlıcakla kalın, kendinize iyi bakın ❤

Duygunun yazısı:  https://duyguemanet.blogspot.com/2021/12/agac-ev-sohbetleri-121.html


  Selamlar Blog dünyası, Gündem Vakti köşemizden yeni gündem haberlerini okumaya hazır mısınız?



Twitter Gündemi 

Türkiye konumunda gündemde

#VakalarArtmadanEğitimUzaktan

26,4 B Tweet


Türkiye konumunda gündemde

#SağlıkçıMaaşı10bintl

16,7 B Tweet



KORONAVİRÜS

TürkiyeTürkiye
Toplam vakalar
9 Mn
9.000.000
+18.561
+18.561
Vefat sayısı
78.778
78.778
+176
+176
Tüm dünyadaTüm dünyada
Toplam vakalar
269 Mn
269.000.000
+618 B
+618.000
Vefat sayısı
5,3 Mn
5.300.000
+7.984


                               Bugünkü Vaka      Bugünkü Test       Bugünkü Vefat     Bugünkü İyileşen 

10 ARALIK 2021 18.561   347.232                   176              25.129

9 ARALIK 2021 19.696 350.522                    195               27.263

8 ARALIK 2021 20.874 356.254                      192      29.883

7 ARALIK 2021 22.687 355.317                    198      24.366

6 ARALIK 2021 20.033 354.269                     187             25.611


5 Bölgede sağanak!  Trakya için önemli uyarı! 

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre ülkemizin kuzey, iç ve batı kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Trakya kesimi, Kıyı Ege, Çanakkale, Afyonkarahisar, Antalya ve Isparta çevrelerinin sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutu ve açık geçeceği tahmin ediliyor.

DHA'da yer alan son dakika haberine göre Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), İstanbul Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi'nce yapılan açıklamada, bu gece saatlerinde Trakya´da başlayacak sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışların, yarın sabah saatlerinden itibaren Trakya çevrelerinde (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ), zamanla İstanbul ve Yalova çevrelerinde yerel olarak kuvvetli (21-50 kg/m2) olmasının beklendiği bildirildi.


AppStore Türkiye fiyatlarına dolar zammı kuru geliyor!

TL’nin dolar karşısında hızla değer kaybetmesine bağlı olarak Kasım ayının sonunda iPhone, iPad ve MacBook’lar başta olmak üzere Türkiye’deki tüm ürünlerinin fiyatlarında yüzde 30 seviyesinde artışa giden Apple, şimdi de uygulamalarına zam yapma kararı aldı.

ABD’li teknoloji devi, Türkiye’deki App Store üzerinden sunulan oyun, uygulama ve uygulama için satın almalarda fiyat artışına gidiyor.

Apple, “​​Türkiye'deki App Store'da yaklaşan fiyat değişiklikleri” başlığıyla yaptığı duyuruda, “Vergiler veya döviz kurları değiştiğinde, bazen belirli bölgelerde App Store'daki fiyatları güncellememiz gerekiyor. Bu kapsamda, önümüzdeki günlerde Türkiye'de App Store'da uygulama ve uygulama içi satın alma (otomatik yenilenebilir abonelikler hariç) fiyatları artacak” 


Belçika mahkemelerinde başörtüsü yasağı kaldırıldı

Müslüman bir kadın, 2018 yılında başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle mahkeme salonuna alınmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurmuştu.

Strasbourg'daki mahkeme, Belçika'yı "inanç özgürlüğünü ihlal ettiği" gerekçesiyle mahkum etti. Bu kararın ardından mahkemelere bu konuda AİHM kararına işaret eden bir genelge gönderildi.

Bunu "tahammül edilemez bir durum" olarak değerlendiren Belçikalı yetkili, bu nedenle UNIA'nın, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin, gerekli yasal değişikliğin yapılması konusundaki uyarısını hükümete hatırlatmaya devam ettiğini belirtti.

Bu uyarıların ardından Belçika hükümeti, 19. yüzyıldan kalan ceza yasasının 759'uncu maddesinde değişikliğe gitti.

Fırsat Eşitliği Merkezi yöneticisi Kelstman, "Yasa değişikliği nihayet gerçekleştirildi. İnsan hakları alanındaki bu ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz" dedi.


İstanbul'un bazı ilçelerinde ekmeğe zam!

İstanbul Fırıncılar Odası'nın İstanbul'da ekmek fiyatlarının 2 TL'den 2.5 TL'ye çıkmasını öngören ağustos ayındaki zam talebi, İstanbul Ticaret Odası'nca (İTO) 10 Kasım'da kabul edildi. Kararın üzerinden 1 ay bile geçmemesine rağmen birçok fırın ekmeğe zam yaptı. Geçtiğimiz hafta gramajı 210'a düşürülüp 3 liraya satılan ekmek, yeni bir zamla 3.5 TL'den satılmaya başlandı.
Fırıncılar da bu konuda kendi ellerinden bir şey gelmediğini ve onlarında zor durumda kaldığını söylüyor. Un fiyatları da artınca ekmeğin fiyatının daha da fazla olması gerektiğini düşünüyor fakat tüketicinin tepkilerinden geride kalmak için kendilerinin de üretim konusunda sıkıntı çektiğini belirtiyor. 

İstanbul halk ekmeklerinden genellikle ekmek alıyorum. Şu an fiyatı 1.25 İnşaallah zam gelmeden devam ederiz. İçine koyulan malzemeler konusunda da İHE'ye güvendiğim için oradan alıyorum.  


Tayvanda Omicron vakası

Merkezi Salgın Komuta Merkezinden yapılan açıklamada, 8 Aralık’ta Güney Afrika ülkesi Esvatini’den Tayvan’a dönen 30’lu yaşlardaki Tayvanlı kadında Omicron vakasına rastlandığı belirtildi.

Sağlık yetkilileri, genç kadının karantinaya alındığını ve uçakta yanında gelen kişilerin COVID-19 test sonucunun negatif çıktığını belirtti.

Tayvan adasında, son 24 saatte yurt dışı kaynaklı 10 yeni COVID-19 vakası tespit edildi. Bugüne kadar 16 bin 731 vaka tespit edilen Tayvan'da 848 kişi hayatını kaybetti.


Merkez Bankası dolara müdahale etti

Dolarda bugün yaşanan yükselişin ardından Merkez Bankası yeniden doğrudan satış yoluyla kura müdahalede bulundu.

Merkez'den yapılan açıklamada "Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir" denildi.

Müdahalenin ardından dolar 13.95 liradan 13.74 liraya geriledi. Ardından yeninden 13.90 liranın üzerine çıktı.


ASGARİ ÜCRET AÇIKLAMASI

Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, "Bu yılın sonunda cari açığın milli gelire oranının yüzde 2,6'nın altında gerçekleşmesini bekliyoruz. Cari açığın milli gelire oranı noktasında yıl sonunda inşallah müjdeli rakamları paylaşacağız" açıklamasında bulundu. Bütçe görüşmelerinde konuşan Nebati, "2022 yılı için asgari ücrette herkesin beklentilerini karşılayacak bir artış yapmayı planlıyoruz" ifadelerini de kullandı


Asgari ücrette üçüncü toplantı yapıldı

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2022'de geçerli olacak asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında üçüncü kez toplandı. Taraflar baz alınacak enflasyon rakamlarında anlaşamadı. TİSK, TÜİK'in enflasyon rakamlarının baz alınmasını isterken, Türk-İş yaşanan enflasyonun yüzde 50'nin üzerinde olduğu gerekçesiyle buna itiraz etti. Asgari ücret 4. toplantıya kaldı. TÜİK asgari geçim tutarı açıklamadı. Hacettepe Üniversitesi'nin bir işçinin günlük dengeli beslenme parametresine göre hesaplama yapıldı. Çalışma Genel Müdür Nurcan Önder, "TİSK asgari geçim tutarını 3.100 TL, Türk-İş 3.579 TL öngörüyor." dedi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun hesaplamasında asgari geçim tutarı hafif işte 2.979 TL, ağır işte 3.567 TL oldu. TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, "3161 TL gibi bir teklifimiz söz konusu değil. Orta yolu bulacağız" dedi. Taraflar 3 konuda mutabakata vardı: SGK işçi primlerinin 5 puan olarak revize edilip, yüzde 14'ün yüzde 9 olarak düzenlenmesi. Birinci vergi diliminin yıllık brüt asgari ücret miktarına çekilmesi. 5 yıldır uygulanan asgari ücret işveren desteğinin toplu iş sözleşmeli yerlerde yüzde 6 olarak uygulanması toplu sözleşme olmayan yerlerde yüzde 3 olarak uygulanması.

 Selamlar Blog dünyası, Gündem Vakti köşemizden yeni gündem haberlerini okumaya hazır mısınız?

Ben Gamzeli Kız, yazıma hoş geldiniz. Bu hafta ve özellikle son dönemlerde Türkiye'nin gündemleri bayağı bir yoğun. Seçtiğim en kritik birkaç konu üzerinde konuşacağım. Bu haftanın haberleri ve önemli gündemleri yazımıza geçiyorum. Hadi okumaya devam edin 👀

Twitter Gündemi !

Politika · Gündemdekiler

#MilletinSesiMersinde          -47,3 B Tweet

Türkiye konumunda gündemde

#inanamıyorum                -5.889 Tweet

Politika · Gündemdekiler

Made in Türkiye           -10,1 B Tweet


Şu anda Twitter da yukarıda gördüğünüz üç konu gündemde ve binlerce tweet atılıyor. Gördüğümüz üzere de özellikle iki konu politika içeriyor. Yalnız gündem sırası her geçen dakika yer değiştirebiliyor.

İlk tweet hakkında bugün Mersin de yapılacak olan Chp mitinginden bir sürü fotoğraflar paylaşılıyor. Atılan tweetlerden alınan bilgilere göre de Mersindeki miting alanının dolduğu söyleniyor. 

Son tweet de ise #Madeinturkey yer alıyor. cumhurbaşkanlığından açıklanan karara göre artık ihraç ürünlerde Made In Turkey ibaresi yerine Made In Türkiye yer alacak. Kararın genelgesi Resmi Gazete de yayınlanarak duyuruldu. 


KORONAVİRÜS LİSTESİ !

Türkiye de Genel Durum

Toplam Vaka

8.863.356

Toplam Ölüm

77.417


Zam Konuları!

Keskinoğlu markalı 30'lu yumurta şu anda bazı marketlerde 57.75 olarak görünüyor. Yağların  5ltsi en ucuz markalı olanı bile 80 liranın üzerinde ve kısa zamanda 100'e yükseleceği söyleniyor. Türk lirası değer kaybederken dolar kurunun artması ile ülkede birçok şeye zam gelmiş durumda. Bu zamdan etkilenen kitaplar da var. Kitap sayfalarına gelen zam nedeni ile takip ettiğim birkaç genç yazarın kitap sayfa sayısını düşüreceğini duydum.

Halk doğal olarak bu fiyat artışlarına çok tepkili. kiraların fiyatları bile bin liradan aşağı görmezken faturalar yiyecek masrafları, kişisel eşya masrafları derken insanlar asgari ücreti yettirme çabası içerisinde. Asgari ücret demişken onun hakkında da konuşalım. 

ASGARİ ÜCRET!

2022 Asgari ücret zammı için yapılacak toplantı 1 Aralık'ta gerçekleşti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, yapılan çalışmalar neticesinde işçi tarafının 3750-4000 lira arasında, işveren tarafının ise 3500-3750 lira arasında asgari ücret istediğini belirtti. Asgari ücrette ikinci toplantı 7 Aralık Salı günü, 3. toplantı 9 Aralık Perşembe günü yapılacak.

TÜRKİYEDEKİ  DEPREMLER! 

30 Kasım Salı günü İzmir'in Urla ilçesinde 5.1 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

3 Aralık Cuma günü Van'ın Tusba ilçesinde 3.0 sıfır büyüklüğünde deprem meydana geldi. 

Afad ve Kandilli Rasathanesi son verileri ve nerede deprem görüldüğünü açıkladı. Linki bırakıyorum. tıkla!


Meteoroloji'den haritalı uyarı! 6 bölgede sağanak!

Geçtiğimiz bu hafta içerisinde ülkede birçok yerde şiddetli rüzgar yerini lodosa bıraktı. Hatta sırf bu nedenle de 30 Kasım Salı günü okullar tatil edildi. Meteoroloji'den hava durumu ile ilgili haberler geldi. 

Son dakika hava durumuna göre bugün altı bölgemizde sağanak yağış bekleniyor. Yağışların Marmara’nın batısı, Kıyı ve Güney Ege ile Antalya ve Burdur çevrelerinde kuvvetli, Güney Ege kıyılarında çok kuvvetli, Muğla çevreleri ile Aydın’ın kıyı kesimlerinde yer yer şiddetli ve aşırı olması tahmin ediliyor. Sıcaklık, Marmara ve iç Ege'de 3-5 derece azalıyor. İşte illerimizde sıcaklıklar ve hava durumu

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre; ülkemiz genelinin parçalı, yer yer çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu, Batı ve Orta Karadeniz ile Malatya, Elazığ, Tunceli ve Erzincan çevrelerinin yağmur ve sağanak, Kıyı Ege ile Batı Akdeniz kıyılarının yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.


YURDUN BATISINDA ŞİDDETLİ SAĞANAK

Yağışların Marmara’nın batısı, Kıyı ve Güney Ege ile Antalya ve Burdur çevrelerinde kuvvetli, Güney Ege kıyılarında çok kuvvetli, Muğla çevreleri ile Aydın’ın kıyı kesimlerinde yer yer şiddetli ve aşırı olması bekleniyor.


MARMARA VE EGE'DE SICAKLIK DÜŞÜYOR

Hava sıcaklığının Marmara ve İç Ege'de 3 ila 5 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı ve yurt genelinde mevsim normalleri civarında seyredeceği tahmin ediliyor.

RÜZGARIN HIZI 60 KM'Yİ BULUYOR

Rüzgar kuzey ve batı kesimlerde batı ve güneybatı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da kuzeyli yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvete, Marmara ile Ege’de güney yönlerden kuvvetli (40-60 km/sa) olarak esmesi bekleniyor.

MARMARA

Parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların batı kesimlerinde yer yer kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgarın güney yönlerden kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esmesi bekleniyor.

EGE

Parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Kıyı ve Güney Ege'de kuvvetli, Güney Ege kıyılarında çok kuvvetli, Muğla çevreleri ile Aydın’ın kıyı kesimlerinde yer yer şiddetli ve aşırı olması bekleniyor. Rüzgarın güney yönlerden kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esmesi bekleniyor.

İÇ ANADOLU

Parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin yerel olmak üzere yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

DOĞU ANADOLU

Parçalı ve az bulutlu, kuzey ve batı kesimlerinin yer yer çok bulutlu, Malatya, Elazığ, Tunceli ve Erzincan çevrelerinin yerel olmak üzere yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

GÜNEYDOĞU ANADOLU

Parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

KYK BURSLARI

İlk defa burs/ kredi alacak öğrencilere, müracaat ettikleri öğretim yılı başı itibariyle (ekim) normal öğrenim süresince ödeme yapılmaktadır. Bu öğrencilere, T.C. kimlik numaralarının son rakamına göre her ayın 6-10. günleri arasında ödeme yapılmaktadır.


AÇIKÖĞRETİM SINAVLARI

Açıköğretim lise sınavları içinde girecek olanlara belirtmek istedim. Sınav bugün 4 Aralık itibari ile başlayıp 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Sınav online yapılacak, siteye girdiğiniz de önünüze çıkacak olan sınav videosunu dikkatle izleminizi öneririm. eğer sınav esnasında yeni bir sekme açarsanız, sınavınız iptal sayılır. Dikkatli olun. 

Herkese başarılar dilerim, girecek olanlara,. 


Yarın 5 Aralık Dünya Kadın Hakları günü. Tüm kadınlarımızın emeklerine sağlık. 💛

 

Gündemler ve Türkiye'nin günümüzdeki durumları için neler düşünüyorsunuz? Yorumlarda belirtin beraber konuşalım :) Sağlıcakla kalın. Kendinize iyi bakın. 

Instagram: gamzeli_kiz_blog

Twitter: Gamzelikizblog

 

 Selamlar herkese ben Gamzeli Kız, bloğuma hoş geldiniz. Bugün, yeni bitirmiş olduğum bir kitabın incelemesi için  buradayım. Emine Şenlikoğlu'ndan okuduğum ikinci kitaptı ve yazma amacını az çok biliyordum. İlk okuduğum kitabından sonra merak edip kendisini de  araştırmıştım. İdamlık Genç kitabını duymuşsunuzdur belki. Ağlaya ağlaya okudum özellikle son sayfalarını. Çok duygulu bir kitaptı.

Sonra da elime bu kitabı geçti. Neden bilmiyorum fakat isminden dolayı bana aşk romanı gibi gelmişti. Ama okudukça alakası olmadığını anladım. Ben biraz tadında Spoiler seven biriyim. Biraz alınca daha heyecanla okumaya veya izlemeye devam ediyorum. Kitabın da sayfalarını çevirirken ama bakın kesinlikle yanlışlıkla oldu 😂 Çok kritik bir Spoiler' a denk geldim. Sayfalar akıp gitti ben o sayfaya gelmek için çabalarken. Okuduktan sonra hem hayal kırıklığına hem de şaşkınlığa uğradım.

 


Hakkında

Yayınevi: Mektup Yayınları 

Yazar: Emine Şenlikoğlu 

Baskı yılı: Nisan 2006

Konusu: Musa ve yıldırım adındaki iki gencin dini öğrenme arayışları anlatılıyor. Aynı zamanda arkadaşlıkları ve arlarındaki bağlarda anlatılıyor. Yazar, gençlerin harcanmasına tepki göstererek birçok kısamda da bundan bahsediyor. 


Yorum 

Genel olarak kitaptan bahsetmem gerekirse kitaplıktan buldum yani yeni almadığım için fiyatı hakkında bilgim yok. Elimdeki baskı da 2006 yılına ait. Yazarın "Sevginin Sesi" isimli serisinden ikinci kitabı. Kitapta yoğun olarak arkadaşlık işleniyor. Arkadaşlık bağları fazlasıyla yoğun. Ve gençlerin yaşamları ele alınıyor. İstekler, önlerine serilenler ve onları çekenler. 

Yazarın kitaplarındaki nihai amaç dini mesajlar vermek. Yalın bir anlatım dili var ve kurgusu pek güçlü değil. Yazım hataları çok vardı kitapta. Ama verdiği mesajlar anlamlıydı. sürükleyici bir kitap olmasa da yarım bırakmak istemediğim için bitirdim. Verilmeye çalışılan mesajlar ve yaptığı benzetmeler hoştu. Çok ters köşe bir son ile karşılaştım ve hiç beklemiyordum. Şok oldum. Aslında sonunu pek sevmedim de denilebilir. Beklentimi karşılamadı.

Yıldırım ve Musa'nın arasındaki git gelli arkadaşlık da güzeldi. Yıldırım karakteri için fazlasıyla üzüldüm. Babasının tavırları çok üzücüydü. O kısımlar da gözlerim doldu. yazar verdiği mesajların yanı sıra duyguları da güzel işliyor. 

Rahatsız olduğum bir nokta var ki hastane kısmı. Bence çok fazla uzadı. Bir an kitap bununla bitecek falan sandım. Kurgu yönünden kitabı düşünmemeliyim aslında çünkü kitabın amacı mesajlar vermek. Benim ilgimi çeken bir kitap olmasa da yazım hataları dışında başarılıydı. 

📍 10\7 Vermek istediği mesajlar çok güzeldi. 

Bolca alıntı yazmaya çalışacağım çünkü hepsi bana çok anlamlı geldi. Sizlerle bu alıntıları paylaşmak istiyorum. 

Alıntı Köşesi 📌

"Arkadaşına minnetsiz olana kimse minnet etmez." 

"Zaten zalimler cesaretini cesaretsizlerden almazlar mıydı?" 

"Konuşmak insanın kendini yansıtır." 

"Babamsız olsaydı köyüm

O zaman gülerdi göğüm," 

"Çiçek sevmeyen, ağacın önemini bilmeyen öğrenciler yetiştiren bir okul, aslında insan harcayan bir fabrikadır." 

"Hayalimi bilmediği ve de oraya ulaşamadığı için kimse onu yıkamıyor." 

"Zaten sır yabancıdan değil, tanıdıktan saklanır."

"Sivri sinekleri öldürmekle, sinekler yok olmaz. Bataklığı kurutmak lazım."

"Gerçekten bir insan, insanlıktan yılanın derisinden sıyrılıp çıktığı gibi çıkar mıydı?"

"Ne demiş şair;

'Haksızlık karşısında rahatsa yüreğin!  içindeki düşmanı gör derim dostum."

"İnsan ne zaman yalnız kalır? Bütün insanlar ölünce mi? Hayır! Sevdiği ölünce yalnız kalır. Bana öyle geliyor ki, benim sevdiğim yoksa, dünya insanla dolu bana ne?" 

"Allah'tan ölürken bile ümit kesmeyin. en büyük ölümdür umutsuzluk."

"İstersen hiç uyumayalım ha? Belki ölürüz. Dünyaya daha çok bakalım. Biraz doyalım dünyaya."

"Ne demişler; Sevginin en güzel anlaşıldığı an ayrılık anıdır."

'Bu kitap kendisinde şüphe olmayan bir kitaptır' diyor. Bakara suresinin 2. ayetinde."

"Mavis B. Jolly 'İslam'a karşı koymak istediğim zaman her noktada direnişim kırıldı.' demiş"

"Dünyanın en derin sevincini belirten şeydir sevinçten ağlamak..."


Emine Şenlikoğlu kimdir?

1953'te Giresun'un Dereli ilçesine bağlı Anbaralan köyünde dünyaya geldi.  Gençlik yıllarında din arayışına girdi.  Eşi Recep Özkan ve özel hocalardan dersler aldı. Akaid, hadis usulü gibi ilim dallarında kendini yetiştirmeye çalıştı. 

İlk kez 1978'de yazmaya başladı. Bursa Marmara Gazetesi, Milli Gazete, Yeni Asya Gazetesi ile Sur ve Ribat Dergisinde yazdı.  1985 yılında eşi ile beraber aylık Mektup Dergisini çıkardı. 

Yirmi kadar kitap yazdıktan sonra, Türkçe ve Edebiyat dersleri aldı ve ilk kitaplarını gözden geçirmeye başladı. Yazarın üç şiir kitabı var. Aynı dönemde çıkan şiir kitapları arasında Mahkum Duygular isimli şiir kitabı Türkiye rekoru kırdı. Şenlikoğlu'nun yazdığı bir piyes sahneye kondu ve sahasında rekor sayılan izleyici kitlesine ulaştı. 

Yazar, yirmi yaşından sonra İlkokulu, kırk yaşından sonra da ortaokulu ve İmam Hatip lisesini dışarıdan okudu. Kırk sekiz yaşından sonra Üniversiteye gitmek istediğinde, başörtü yasağına takıldı.

Yazarın toplam 6 serisi var.

 Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Kelime Oyunu'nun 51. yazısından bildiriyorum.  Bu haftanın  kelimelerini gerçekten de çok beğendim. Ve bir önceki yazıya yaptığınız güzel yorumlar ile de bu yazıda daha cesaretlendim. Yorumlarınız için yeniden çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız!  

Kısacası şunları söyleyeyim, eğleniyorum, yazmaya çalışıyorum ve kendimi de geliştirmeye çalışıyorum. Bir şeyler çıkıyor sonra ortaya. Bu haftanın kelimeleri için DeepTone'un ve İlkay'ın yazısını gördüm şu an sadece, onları da aşağıya bırakayım. Bakarsınız belki, ikisi de çok iyi. İşinde başarılı insanlar 😅 Bu arada acaba geç mi kaldım diye de düşünüyorum, yeni haftaya girdik ya. Ne zaman son olduğunu bilemedim bilgilendirirsiniz artık 😂




Haftanın kelimeleri: Göktaşı/Ağaç/Dağ/Mor/Canlı  

(Deep bunlar çok iyi!) Kelimeleri kalın yazmış olacağım, belli olması adına. 


RUŞE EVRENİ 

Zaman kavramının büsbütün silinip kaybolduğu, herhangi bir canlının oksijen solumadığı ıssız, sessiz ve buz gibi soğuk bir ortamın içerisindeydim. Ortam diye adlandırdığım yerin henüz neresi olduğunu da anlamış değildim. Kim olduğumun kimse farkında değil. Ben bile kim olduğumu bilmiyorum. Kendimi göremiyorum ama o vücudun içindeyim. Tuhaf duygular kaplamıştı içimi. Hiçbir uzvumu hissetmiyor oluşum ruh oluşumun göstergesiydi belki de. Ama hayır! her şey bu kadar basit olamazdı. Ben... Ben ölü olamazdım.

...

Tek bir tık sesi dahi yok. Nefes alışverişlerinin yankılanabileceği kadar derin bir sessizlik var. Ben de varım ama aynı zamanda da yok gibiyim. Bir tür kabus olabilir bu, ya da aklın hayalin alamayacağı bir tür paradoks. Şunu bildiğimi itiraf etmeliyim ki ben neler olduğunu bir türlü anlayamıyorum.

Göz kapaklarım sanki ağır bir kum torbasına yenik düşmüş gibi ağırca istemlerim dışında kapanıyor. Siyah ve iri göz bebeklerim karanlığa hapsoluyor ve bir esarete rehin kalıyor. İnce uzun parmaklarım derin soğuğun etkisi altında rengi solmuş vaziyette kendini bırakıyor yere doğru. Geniş omuzlarım ve dik omurgam kendini yaslayabilecek bir zemin buluveriyor bir anda. Küçük, sert ve keskin nesneler sırt etime batıp çıkıyor ve orada anlık bir acıya sebep oluyor. Kahverengi kısa saçlarım zemine doğru rasgele yayılırken balçık gibi bir ıslaklığa batıyor. Saçlarımı temizlemek istiyorum ama elimi bile düşünemiyorum, onu hareket ettirmekten öte. 

Neler dönüyor gibi bir soru dolaşıyor zihnimin geniş yelpazesinde. Güneş henüz yeni yeni gökle buluşurken kapıyı çekip çıktığım evi hatırlıyorum. Üzerimde toz pembe kısa bir şişme mont, ayağımda bağcıklı ve parlak botlarım, içime de kat kat giyindiğim kışlık giysilerim ile son vedamı anımsıyorum. Sonra yürüdüğüm her bir kaldırım, geçtiğim her bir sokak ve dinlendiğim her bir bank geçiyor şerit gibi gözlerimin önünden. Bir film perdesi gibi izliyorum son hatırladıklarımı. Fakat sonuca asla varamıyorum. Nereye geldiğimi ya da nasıl geldiğimi bulamıyorum.

Zihnim hala yaşasa da vücudum kendini dünyaya karşı kapatmış durumda. Dışı hissedemiyorum ama içimde hala bir kıpırtılar var. Saniyeler, dakikalar akıp gidiyor ama ben bilemiyorum. Sayamıyorum da. Sanki bu dünyadan soyutlanmış gibiyim. Uzun bir ölüm uykusuna yatar gibi her şey duraksıyor ve içimde konuştuğum sesler susuyor...

Bir an oluyor ki ellerim kaskatı kesilmiş bir buz parçasından erir gibi ısınıyor ve hafif tombulluğuna dönüyor. Ben uyanıyorum galiba ama neye? Parmaklarımın kıpırdayabildiğini hissediyorum. Artık hissedebiliyor oluşum beni şaşırtıyor. Beni şaşırtan şey bunla da kalmıyor. Sırtım, omuzlarım, kollarım, bacaklarım, yüzümdeki her bir organ hareket eder gibi oynuyor. Onlar da ısınıyor. Solan ten rengim tekrar buğday rengine dönüyor. Çok değer verdiğim küt saçlarım kupkuru bir hal alıyor. Göz kapaklarımın uzun süre kapalı kalmasından oluşan çapakların yavaş yavaş ayrılması ile gözlerimi açabiliyorum. Bir Canlıyım artık. Tekrar yaşıyorum ve bunun farkındayım. Az önce öldüm mü yoksa bir kabus mu görüyordum? bunlar geçmişte kalıyor benim için. Artık yaşamanın verdiği bir mutluluk içindeyim. 

Vücudum diriliğe kavuşunca göz bebeklerim etrafı tarıyor. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Üzerinde yattığım alçak ve kalın battaniyeler ile örtülü bir yatak, yerde küçük bir masa ile birkaç eşya ve duvar zannettiğim köşeler de de heykeller olduğunu görüyorum. Yavaşça ellerimden destek alarak yattığım yerde sırtımı doğrulttum. Henüz yeni kendime geldiğim için gözlerimi çok fazla açamıyordum. Başımda zonkluyor gibiydi. Dışarıdan sızan aydınlık uzun süre karanlıkta kaldığım için gözlerime vuruyordu. Elimi gözlerime siper ederek aydınlığı kestiğimde bulunduğum yerin kapısı olarak yapılan bir örtü kenara doğru çekildi. O an bir çadırın içinde olduğumu anlamış oldum. açılan yerden içeriye giren varlık sızan aydınlıktan daha parlak bir etki yapınca gözlerimi yumup kafamı çevirdim. Parlaklık azalınca tekrar kafamı çevirdim ve o an ağzım açık kaldı. Şaşkınlığımdan nutkum tutulmuştu.

İçeriye giren varlığın yüksek ihtimalle bir insan olacağını varsaymış olsam da insan değildi. Ya bir hayvan? asla olamazdı. İnanamadığım bir tür varlıktı bu. Büyüklüğü ve rengi ile adım adım yaklaşmaya başladı. Tüm endamı ile tüm vücudunu rahatlıkla görebildiğimde, mor renkli kendinden büyük çift kanatları; yerlere kadar uzanan, nizami ölçülerle kesilmiş gibi duran sakal tüyleri ve vücut tüylerinin arasına serpiştirilen sarı parlaklıklar onu görmüş oldum. Bu bir tür aslana benziyordu ama değildi. Omuzlarından yukarı doğru siyah ve kalın boynuzları vardı. 

Gördüklerim karşısında bir hayalin içinde bulunduğumu zannederek sesli düşündüm:

"Bir rüyanın içinde miyim?... Öldüm mü yoksa?" endişe ile bu soruyu kendim işittiğimde panik içinde kaldım. Gerçek olma ihtimali ne kadar olabilirdi? Ölmüş olsam şu an bu anı hissedebilir miydim ki? Aklımda bulanan düşünceler içimi kemirirken stres ile ellerimi saçlarımın arasına geçirdim.

"Yaşıyorsun. Sadece bir süre bedenini dondurmamız gerekti."

Duyduğum yüksek tondaki ve sert ses ile önce olduğum yerde irkildim. Arkama doğru gerilerken ona doğru döndüm. Yüzünde bir tebessüm oluştuğunu görünce bir hayvanın daha doğrusu bir yaratık diyebilirim, böyle konuşması fazla tuhaftı.

"Sen nasıl bir yaratıksın böyle!?" diye sordum endişeli sesimle. 

" Ruşe Evrenine hoş geldin Mira. Ben Ruşe'nin kralıyım." 

"Kral mı? Ne kralı? Neredeyim ben, nasıl getirdiniz beni buraya?"

Korku dolu bir an içindeydim. Art arda gelen sorularım karşısında yüzündeki ifade hiç değişmemişti. Şu an karşımda bir aslanın durduğuna inanamıyordum. Hayır, aslan değil. Ruşe kralıymış. 

"Burası Ruşe Evreni. Asırlar önce atalarımızın temelini attığı sihirli bir evrenin içindesin. Buraya tek bir insaoğlu dahi giremez. Burayı bizler dışında hiç kimsenin bilme imkanı da yoktur. İlk bakışta buranın sadece bir orman olduğunu düşünebilirsin. Ama bu bir yanılgıdır. Burada hayatın boyunca göremeyeceğin kelimeleri duyabilir, yaratıkları görebilir ve yaşayamayacağın olaylar ile karşılaşabilirsin."

Anlattıklarını merak içinde dikkatle dinledim. Söyledikleri bile hayatımda hiç duymadığım şeylerdi. 

"Benimle gel." diyerek bana patisini uzattı. Üzerime örtülü olan battaniyenin içinden çıkarak titreyen elimi ona uzattım. Elim patisinin üzerine değdiğinde içimde bir kıpırdanma oluştu. Çok başka bir histi bu. Yumuşacık tüyleri elimi huylandırıyordu. Biraz ileride yürüyerek çadırdan çıktı, ben de arkasından çıktığımda gözlerimi parlak bir aydınlık vurdu. 

Geniş yeşil çimenlerin üzerinde birbirinden farklı canlılar geziniyordu. Hazırlanan küçük inlerde bu canlıların konakladığı ve belli yerlerde de çalıştığı görülüyordu. Ucu bucağı olmayan genişlikteki bir meydandı. Alçak bir dağı çevreleyen düz ve uzun yolların üzerinde yürüdük. Bulunduğum çadır tüm meydanının en yüksek yerinde yer alıyordu. Ve dışarıdan görüldüğü ile çok da büyüktü. Hava mavinin çok farklı bir tonundaydı. bu tonu başka hiçbir yerde görebileceğimi zannetmiyordum. Parlak ve ışıltılı bir gökyüzü örtüyordu evreni. İçerisindeki her bir ayrıntının büyülü eller ile 100 asır önce bezendiği bambaşka bir alemdi burası.  Normal diye bir sözcük burada geçemezdi sanırım. Hayallerin çok ucunda kalırdı burası. Çadırın bulunduğu dağdan inip düz bir yolda diğer canlıların arasında yürümeye başladık. 

Toprak zeminlerin belli aralıklarında düşen Göktaşlarının üzerine bir tür büyüler yapılıyordu. Değişik tondaki parlak renkler havada süzülürken taşlar kıpırdanıyor gibiydi. Hayretle açılan gözlerim ile bir süre onları izlemeye daldım. Sanırım Göktaşlarını canlandırıp farklı bir tür yaratıklara dönüştürüyorlardı. Az önce çadırda beni ziyaret edip kendisini takip ettiren o varlık yani kendini tanıttığı üzere Ruşe Kralı'nın sesi ile irkildim. Ve ona doğru döndüm. Benim yanımda durmuş benimle birlikte izlemeye başlamıştı. bir süre geçtikten sonra birden konuştu. Sesinin kalınlığı her defasında beni biraz korkutuyordu.

"Onlar Benja'lar." Kaşlarımı çattım söylediklerine anlam veremeyerek. 

"Benja mı?" 

"Evet. Ruşe'nin değerli büyücüleri tarafından canlandırılan varlıklar." anlamış gibi başımı hafifçe salladım.

 Taşlara yaptıkları büyüleri izlerken "Ne yapıyorlar o taşlara?" diye sordum. Yeniden onları geçerek yürümeye başlamıştık. Sorduğum soruyu duyarak kafasının çevirmeden bana kısa bir bakış attı. Kısa bir gülümseme gösterdiğini gördüm. Gözlerini tekrar önüne çevirirken hala yürümeye devam ediyorduk. O ileride ben de onun peşinde. 

"Gökyüzünden düşen göktaşlarını büyü ile canlandırıp yeni canlılara dönüştürüyorlar. Onlar da diğerleri gibi zamanla konuşup, yürüyecek. Hatta gerektiğinde savaşmaya hazır hale gelecek. Onlar Ruşe'nin yeni askerleri olacak. Ön görülemez bir savaşta en ön safta savaşanlar..."

 "İnanılmaz!" dedim heyecanla, duyduklarımın etkisinde kalarak.  Gördüğüm her şey üzerimde şaşkınlığa neden oluyordu. 

Yürürken yanımızdan geçen birkaç Benja ile karşılaştım. onlar geçip giderken benim gözlerim onların üzerinde takılı kalıyordu. Hayretler içinde az önce cansız bir taştan ibaret olduklarını şimdi ise yürüyüp gittiklerini düşünüyordum. Onlar da artık bir canlıydı. Hem de bir taş değil bambaşka bir bedene bürünmüş olarak. 

Nereye yürüdüğümüzü düşünmeyi bile unutmuştum gördüklerimin etkisinde kalmaktan. Önüme döndüğümde metrelerce uzun bir dağın karşımızda durduğunu gördüm.

Gökyüzün yıldızlarını gölgeleyen, endamı ile göz bebeklerini büyüten kumral bir dağın üzerine önce bir gölge düştü. Karanlık bir silüet ağır ağır yaklaştı. Bir insanın uzuvlarını andırmıyor, garip şekiller gibi görünüyordu. Yaratık gelip gelmediği bir merak uyandırıyordu içimde.  

"Ruşe Kraliçesi Ramira geliyor!" sesleri yükselmeye başladı bir anda. Hızla yanımdaki krala döndüm. Gururlu bakışları ile dağın en tepesine bakarken arada bana dönüp kafasını hafifçe eğdi. Etrafımda oluşan kalabalık ve izdiham dikkatimi çekti. Herkes koşar adımlarla burada bitmiş ve dört gözle kraliçeyi bekliyorlardı. 

Kraliçe dağın en ucunda halkına görününce birkaç dakika kadar orada durup meydanı izledi. Endamlı kanatlarını havaya doğru açıp süzülerek dağın tepesinden onu bekleyen halkın arasına indi. Yaklaşık bir metre kadar ilerimizde inip morun açık tonundaki kanatlarını katlayıp doğruldu. Bana baktığını hissettim. 

Kral bana doğru yaklaşarak "Kraliçem" dedi. Kraliçe bize yaklaşarak gülümsedi ve eliyle köşedeki bir çadırı işaret etti. Peşinden çadıra girince kral ve kraliçenin tahtalarını gördüm ve ağzım açık kaldı. Bana da gösterdikleri bir koltuğa oturmamı söylediler. Geniş ve krem tonundaki parlak bir koltuğa oturdum. Fazla rahattı. 

"Ruşe'ye hoş geldin sevgili  Mira." dedi kraliçe hoş ve tatlı sesi ile. "Buraya hangi rüzgar attı seni." bu soruya şaşırmıştım çünkü cevabını ben bile bilmiyordum.

"Bu soruya verebileceğim bildiğim bir cevap yok maalesef. Ben de sizin bildiğinizi umuyordum."

Kral, kraliçeye dönerek bir süre yüzüne baktı. Gözleriyle anlaşıyor gibiydiler. Sonra bana açıklama yapmak için bana döndü. 

"Buraya geliş sebebini bizde bilemiyoruz. Normalde bu evrene girilen herhangi bir kapı yoktur. Fakat seni ağaçların arasında baygın bir şekilde bulduklarını söyleyince biz de bunun üzerine konuştuk. Sevgili Kraliçem, adalar arası kısa bir gezinti yaptı. Yıllar önce yok edildiği zannedilen bir yırtık olduğunu fark ettik. Bu yırtığın içine düşerek buraya geldiğini düşünüyoruz."

Uzun süre boyunca buraya gelişim hakkında konuştuk. Tahminlerini bana anlatırken onlara tüm hissettiklerimden ve en son hatırladıklarımdan bahsettim. Ruşe hakkında daha fazla bilgiye ulaşmış oldum.

Bir anda çadırın kapısı hızla açıldı ve endişeli gözlerle bize bakan bir Benja ile karşılaştık. Kral yerinden kalktı ve ona doğru yürüdü. Gözlerinde bir korku ve telaş vardı. Yerimden kalkarak önce onlara sonra da doğrulan kraliçeye baktım. Gözleriyle sakin olmamı dercesine baktı. 

"Onlar geliyor! İnsanın buradan gitmesi gerek!" diye fısıldadığını duydum Benja'nın, krala doğru.

Kral kafasını sallayınca Benja dışarı çıkıp koşarak meydana ilerledi. Kraliçe elini uzatarak ilerlememi işaret etti. Kral önden çıkınca meydan da bir kalabalık oluştuğunu gördüm. Benjalar en önde Klaris denilen devasa kuşlar da en köşelerde ve dağların tepelerinde yer almıştı. Diğer tüm varlıklar -Alıklar, Miaslar, Esminler...- da meydanda sıralanmıştı. Ben tüm varlıkları incelerken Kraliçe ve kral arasında bir bakışma yaşandı. Kraliçe Ramira başını eğip bana döndü.

"Mira, derhal buradan gitmen gerek."

"Nasıl? Nasıl gideceğim ki? Daha nasıl geldiğimi bile bilmiyorum!"

"Girdiğin yırtık, seni bulacak merak etme. Sadece dediğimizi yap. Tekrar görüşeceğiz."

Beni dağların en arkasına bir ormanın girişine kadar getirdiler. Burada meydanı az da olsa görebiliyordum. Karanlık yaratıkların ilerlediğini ve Ruşe'ye girdiğini gördüm. Yüksek sesler  kulaklarımı çınlatıyordu, gördüğüm yaratıklar ise içime büyük bir korku salıyordu. Kraliçe Ramira bana dönerek gözlerime derince baktı, yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu.

"Sevgili Mira yeniden görüşmeyi umuyorum. Kendine iyi bak"

"Siz de kendinize iyi bakın Kraliçem." 

Kraliçe yanında duran ve meydanı gözlerini kısarak izleyen krala işaret verdi. O an kral tüm evrende yükselen bir ses ile kükredi. Ben geriye doğru sendeleyip ellerimi siper ederken meydanda bir sessizlik ve durgunluk oluştuğunu gördüm. Kral sustuğu an meydan daha da hiddetlendi ve savaş sesleri yükseldi. Kral:

"Koş! Arkana bakmadan koşabildiğin kadar koş! Sakın arkana bakma!" dediğinde arkama bakmadan ağaçların arasında koşmaya başladım. Ne yapacağımı kraliçe Ramira anlatmıştı. Kraldan işaret aldığımda koşabildiğim kadar koşmamı söylemişti. Ne olacağını bilmesem de dediğini yaptım. soluksuz duraksamadan koştum. Arada bir arkama baktığımda meydanı kara bulutların sardığını gördüm.

 Adımlarımın birbirine dolaşmasını bile umursamadan son süratle koşmaya devam ediyorum. Etrafıma hiç bakmadan sadece kaçmak amacı ile koşuyorum. Önüme bakmadığım... Sert bir nesne ile duraksıyorum. Kafamı çaptığımda geriye sendeleyip kan akan başımı tutuyorum. Gözlerimi açınca bunun ağaç olduğunu fark ettim. Sinirle iki kez sertçe ağacın gövdesine vurduğumda elim üçüncü kez gittiğinde bir boşluğa çekildi. Elimin boşluğa çekilmesi ile dengemi kaybederek öne doğru düştüm. 

Gözlerimi tekrar açtığımda karşımda binalar yer alıyordu. Neler olduğunu ve olanların ne kadar sürede gerçekleştiğini bile anlamadan kendimi tekrar şehrin içinde bulmuştum. Dizlerimin üzeri çamurlar ile kaplıydı. Ellerim ise çizikler ile dolu ve kirliydi. Arabaların vızır vızır geçtiği bir caddeye açılan sokak arasındaydım. Şok içinde kaldım. Etrafıma baktım boş gözlerle. Ve bir an bir ses duydum.

"Ruşe seni bekliyor olacak."

Hızla başımı çevirdim ve sesin geldiği yeri anlamaya koyuldum. Bir silüet sokağın karanlığında ilerleyerek kayboldu. Bir daha o evrene girebilme ihtimalim olabilir miydi yoksa?

*

Biraz uzun olmuş olabilir. Aslında daha çok yazma isteği geldi ama bu kadar ile bitireyim dedim. Yazması çok keyifliydi. Kendimi Mira'nın yerinde hissedince ben bile gördüklerime inanamadım. Tabii bunu ne kadar yansıtabildim onu bilemiyorum. Biraz eksik gibi oldu.  Düşüncelerinizi merakla yorumlara bekliyorum. Eleştirilerinize açığım. 😄 Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın. 

İlkay'ın yazısı: https://fairytaleess.blogspot.com/2021/11/dongu-kelime-oyunu-51.html

DeepTone'un yazısı: https://sadevederin.blogspot.com/2021/11/kelime-oyunu-51.html


Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Bugün sevgili Yıldız'ın düzenlediği Mim yazısına ben de katılmak istedim çünkü soruların hepsini birbirinden güzel hazırlamış. Konu da çok hoşuma gitti ben de düşüncelerimi paylaşayım dedim. Hadi okumaya devam edin 👀



 1) Yaptığınız paylaşımla ilgili yorum alış-verişine önem verenlerden misiniz?

Yazdıklarım zaten hep öneri niteliğinde tavsiye yazıları oluyor. İnsanlara fayda sağlayacak içerikler paylaşmaya özen gösteriyorum. Yorumlarda da bunu belirtince çok fazla mutlu oluyorum. Yani insanların işine yaradığını bilmek beni mutlu ediyor. Yorumda bu konuda bilgi almak için iyi oluyor. Yorum gerekli bence sonuçta beğen butonu da yok ki okunduğunu veya beğenildiğini anlayalım 😂


2) Yorum geldiğinde iade-i ziyaret yapar mısınız?

Yorum almak beni çok fazla heyecanlandırıyor. İlk zamanlarda saatlerce sayfayı yenileyip bir yorum gelmesini beklerdim. Ve bunun hissettirdiği o heyecanı çok iyi biliyorum. Ben de, ben mutlu oluyorsam o neden olmasın kanısındayım. İade-i ziyaret yapmaya özen gösteririm. İnsanları bununla mutlu edebilmek çok hoş bir şey 😊


3) Okunmadan yorum bırakıldığını ya da hızlıca göz gezdirildiğini hissettiğiniz olur mu?

Hiç hissetmiyorum desem. Çünkü genellikle içerikle ilgili yorumlar geliyor. Önerdiğim şeyleri hakkında  yorum yapıyorlar. 


4) Önünüzdeki yazıyı okuduktan sonra o yazıya gelen diğer yorumları da okur musunuz?

Yorum yazarken diğer yorumlarda görünüyor bu yüzden bir bakarım tabii. ama etkilenmem. Göz gezdiririm. Herkesin düşünceleri farklı sonuçta ve bunu bilmek de güzel bir şey. 


5) Yazınıza gelen yorumları cevaplar mısınız?

Vaktim olduğunca kısa bile olsa yorum yapmaya çalışıyorum. Aslında önceden daha sık cevaplıyordum fakat son zamanlarda görüp okuyor mutlu oluyor ve bazen de dönemiyorum. Bana bir yorum bırakan bir insanı cevapsız bırakmak hoşuma gitmiyor. Bazen geç bile olsa cevaplamaya çalışıyorum. 


6) Yorumları biriktirip hepsini aynı anda mı açarsınız? Neden?

Bilgisayara günün bazı saatlerinde oturuyorum. O sırada önceki günden bugüne birikenler oluyor hepsini birden cevaplıyorum. Ama bilerek toplu cevaplamak için bırakmıyorum. 


7) Yazıyı okuduğunuz halde yorum bırakmadan ayrıldığınız olur mu?

Eğer vaktim kısıtlıysa sonraya bırakabilirim yorumu. Hemen hızlıca okur sonra yorum bırakmak için kenara not alırım. Günde okuma listem üzerindeki birkaç bloğa bakmayı ihmal etmemeye çalışıyorum. 


8) En az ve en fazla yorum alan paylaşımlarınız hangileri hatırlıyor musunuz?

Röportaj ya da Gündem Vakti yazıları oluyor sanırım. En az olarak ya ilk yazımdır herhalde 1 yorumdu.


9) Hiç yorum almayan yazınız oldu mu?

Elbette ki oldu. Hele ilk yazılarım gözden ırak kalmış bir tarla gibiler😄 


10. Daha önce hiçbir etkileşimde bulunmadan, tesadüfen tek bir yorumunu okuyup beğenerek takibe aldığınız biri oldu mu?

Yok. yorumunu okuyup da bloğunu ziyaret ettiğim insanlar oluyor. Yazılarını inceliyorum ve takip ediyorum. Benim için takip etmek fazla sorun değil. Ona destek olmak güzel. Yalnız aktif olarak yazan takip ettiklerimde fazla kişi yok. 


11) Size göre yorum bırakmada en iyi ve en sürekli olan bloglar hangileri? (En az üç isim veriniz.)

Bilemedim şimdi. 😌 birkaç tane hatırladığım söyleyeyim. Deep'i görüyorum bloglara destek olması çok hoş. Duygu, Müfred, Yıldız onları da çok görüyorum. İlkay da var. Daha birçok yorum yapanlar var da aklıma gelenler bunlar. 



Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Ne aramak istersin?

Hakkımda

Fotoğrafım
Gamzeli Kız
Herkese selamlar! Ben Gamzeli Kız bloğumda farklı kategorilerde önerilerimi sizlerle paylaşıyorum. Umarım burada kendinizden bir şeyler bulabilir ve burayı çok seversiniz. Yorumlar da ziyaretinizi belli etmeyi unutmayın. Sevgilerle :)
Profilimin tamamını görüntüle

INSTAGRAM

Bu gönderiyi Instagram'da gör

gamzeli kız 🌞 (@gamzeli_kiz_blog)'in paylaştığı bir gönderi

Sosyal Medya

Popüler Yayınlar

  • ALACAKARANLIKTA BİR ÖYKÜ | STEFAN ZWEIG
  • GÜNDEM VAKTİ 19 - 23 NİSAN
  • AĞAÇ EV SOHBETLERİ 121

Okurlar

Bloğumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın :). Blogger tarafından desteklenmektedir.

Blog Arşivi

  • ▼  2022 (14)
    • ▼  Ağustos 2022 (2)
      • UYGULAMA ÖNERİLERİ #4
      • Yeniden Selam! Tekrar Başlıyoruuzz...
    • ►  Mart 2022 (2)
    • ►  Şubat 2022 (3)
    • ►  Ocak 2022 (7)
  • ►  2021 (107)
    • ►  Aralık 2021 (14)
    • ►  Kasım 2021 (10)
    • ►  Ekim 2021 (3)
    • ►  Eylül 2021 (2)
    • ►  Ağustos 2021 (6)
    • ►  Haziran 2021 (4)
    • ►  Mayıs 2021 (5)
    • ►  Nisan 2021 (16)
    • ►  Mart 2021 (21)
    • ►  Şubat 2021 (19)
    • ►  Ocak 2021 (7)

Görüntüleme

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

-ÖNE ÇIKAN YAYIN-

UYGULAMA ÖNERİLERİ #2

-KATEGORİLER-

  • dizi önerileri 4
  • film önerileri 9
  • gündem vakti 4
  • kitap önerileri 16
  • kore dizi önerileri 3
  • röportaj 9
  • web site önerileri 2
  • yemek tarifleri 7
  • öneriler 6

-POPÜLER YAYINLAR-

  • ALACAKARANLIKTA BİR ÖYKÜ | STEFAN ZWEIG
  • RAMAZAN'DA DOĞRU BESLENME ÖNERİLERİ
  • RAMAZAN MENÜLERİ 1

Designed by OddThemes | Distributed By Gooyaabi Template