Gamzeli Kız

  • ANA SAYFA
  • ÖNERİLER
  • RÖPORTAJ
  • GÜNDEM VAKTİ
  • İNCELEME
  • İLETİŞİM

 Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Kelime Oyunu'nun 51. yazısından bildiriyorum.  Bu haftanın  kelimelerini gerçekten de çok beğendim. Ve bir önceki yazıya yaptığınız güzel yorumlar ile de bu yazıda daha cesaretlendim. Yorumlarınız için yeniden çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız!  

Kısacası şunları söyleyeyim, eğleniyorum, yazmaya çalışıyorum ve kendimi de geliştirmeye çalışıyorum. Bir şeyler çıkıyor sonra ortaya. Bu haftanın kelimeleri için DeepTone'un ve İlkay'ın yazısını gördüm şu an sadece, onları da aşağıya bırakayım. Bakarsınız belki, ikisi de çok iyi. İşinde başarılı insanlar 😅 Bu arada acaba geç mi kaldım diye de düşünüyorum, yeni haftaya girdik ya. Ne zaman son olduğunu bilemedim bilgilendirirsiniz artık 😂




Haftanın kelimeleri: Göktaşı/Ağaç/Dağ/Mor/Canlı  

(Deep bunlar çok iyi!) Kelimeleri kalın yazmış olacağım, belli olması adına. 


RUŞE EVRENİ 

Zaman kavramının büsbütün silinip kaybolduğu, herhangi bir canlının oksijen solumadığı ıssız, sessiz ve buz gibi soğuk bir ortamın içerisindeydim. Ortam diye adlandırdığım yerin henüz neresi olduğunu da anlamış değildim. Kim olduğumun kimse farkında değil. Ben bile kim olduğumu bilmiyorum. Kendimi göremiyorum ama o vücudun içindeyim. Tuhaf duygular kaplamıştı içimi. Hiçbir uzvumu hissetmiyor oluşum ruh oluşumun göstergesiydi belki de. Ama hayır! her şey bu kadar basit olamazdı. Ben... Ben ölü olamazdım.

...

Tek bir tık sesi dahi yok. Nefes alışverişlerinin yankılanabileceği kadar derin bir sessizlik var. Ben de varım ama aynı zamanda da yok gibiyim. Bir tür kabus olabilir bu, ya da aklın hayalin alamayacağı bir tür paradoks. Şunu bildiğimi itiraf etmeliyim ki ben neler olduğunu bir türlü anlayamıyorum.

Göz kapaklarım sanki ağır bir kum torbasına yenik düşmüş gibi ağırca istemlerim dışında kapanıyor. Siyah ve iri göz bebeklerim karanlığa hapsoluyor ve bir esarete rehin kalıyor. İnce uzun parmaklarım derin soğuğun etkisi altında rengi solmuş vaziyette kendini bırakıyor yere doğru. Geniş omuzlarım ve dik omurgam kendini yaslayabilecek bir zemin buluveriyor bir anda. Küçük, sert ve keskin nesneler sırt etime batıp çıkıyor ve orada anlık bir acıya sebep oluyor. Kahverengi kısa saçlarım zemine doğru rasgele yayılırken balçık gibi bir ıslaklığa batıyor. Saçlarımı temizlemek istiyorum ama elimi bile düşünemiyorum, onu hareket ettirmekten öte. 

Neler dönüyor gibi bir soru dolaşıyor zihnimin geniş yelpazesinde. Güneş henüz yeni yeni gökle buluşurken kapıyı çekip çıktığım evi hatırlıyorum. Üzerimde toz pembe kısa bir şişme mont, ayağımda bağcıklı ve parlak botlarım, içime de kat kat giyindiğim kışlık giysilerim ile son vedamı anımsıyorum. Sonra yürüdüğüm her bir kaldırım, geçtiğim her bir sokak ve dinlendiğim her bir bank geçiyor şerit gibi gözlerimin önünden. Bir film perdesi gibi izliyorum son hatırladıklarımı. Fakat sonuca asla varamıyorum. Nereye geldiğimi ya da nasıl geldiğimi bulamıyorum.

Zihnim hala yaşasa da vücudum kendini dünyaya karşı kapatmış durumda. Dışı hissedemiyorum ama içimde hala bir kıpırtılar var. Saniyeler, dakikalar akıp gidiyor ama ben bilemiyorum. Sayamıyorum da. Sanki bu dünyadan soyutlanmış gibiyim. Uzun bir ölüm uykusuna yatar gibi her şey duraksıyor ve içimde konuştuğum sesler susuyor...

Bir an oluyor ki ellerim kaskatı kesilmiş bir buz parçasından erir gibi ısınıyor ve hafif tombulluğuna dönüyor. Ben uyanıyorum galiba ama neye? Parmaklarımın kıpırdayabildiğini hissediyorum. Artık hissedebiliyor oluşum beni şaşırtıyor. Beni şaşırtan şey bunla da kalmıyor. Sırtım, omuzlarım, kollarım, bacaklarım, yüzümdeki her bir organ hareket eder gibi oynuyor. Onlar da ısınıyor. Solan ten rengim tekrar buğday rengine dönüyor. Çok değer verdiğim küt saçlarım kupkuru bir hal alıyor. Göz kapaklarımın uzun süre kapalı kalmasından oluşan çapakların yavaş yavaş ayrılması ile gözlerimi açabiliyorum. Bir Canlıyım artık. Tekrar yaşıyorum ve bunun farkındayım. Az önce öldüm mü yoksa bir kabus mu görüyordum? bunlar geçmişte kalıyor benim için. Artık yaşamanın verdiği bir mutluluk içindeyim. 

Vücudum diriliğe kavuşunca göz bebeklerim etrafı tarıyor. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Üzerinde yattığım alçak ve kalın battaniyeler ile örtülü bir yatak, yerde küçük bir masa ile birkaç eşya ve duvar zannettiğim köşeler de de heykeller olduğunu görüyorum. Yavaşça ellerimden destek alarak yattığım yerde sırtımı doğrulttum. Henüz yeni kendime geldiğim için gözlerimi çok fazla açamıyordum. Başımda zonkluyor gibiydi. Dışarıdan sızan aydınlık uzun süre karanlıkta kaldığım için gözlerime vuruyordu. Elimi gözlerime siper ederek aydınlığı kestiğimde bulunduğum yerin kapısı olarak yapılan bir örtü kenara doğru çekildi. O an bir çadırın içinde olduğumu anlamış oldum. açılan yerden içeriye giren varlık sızan aydınlıktan daha parlak bir etki yapınca gözlerimi yumup kafamı çevirdim. Parlaklık azalınca tekrar kafamı çevirdim ve o an ağzım açık kaldı. Şaşkınlığımdan nutkum tutulmuştu.

İçeriye giren varlığın yüksek ihtimalle bir insan olacağını varsaymış olsam da insan değildi. Ya bir hayvan? asla olamazdı. İnanamadığım bir tür varlıktı bu. Büyüklüğü ve rengi ile adım adım yaklaşmaya başladı. Tüm endamı ile tüm vücudunu rahatlıkla görebildiğimde, mor renkli kendinden büyük çift kanatları; yerlere kadar uzanan, nizami ölçülerle kesilmiş gibi duran sakal tüyleri ve vücut tüylerinin arasına serpiştirilen sarı parlaklıklar onu görmüş oldum. Bu bir tür aslana benziyordu ama değildi. Omuzlarından yukarı doğru siyah ve kalın boynuzları vardı. 

Gördüklerim karşısında bir hayalin içinde bulunduğumu zannederek sesli düşündüm:

"Bir rüyanın içinde miyim?... Öldüm mü yoksa?" endişe ile bu soruyu kendim işittiğimde panik içinde kaldım. Gerçek olma ihtimali ne kadar olabilirdi? Ölmüş olsam şu an bu anı hissedebilir miydim ki? Aklımda bulanan düşünceler içimi kemirirken stres ile ellerimi saçlarımın arasına geçirdim.

"Yaşıyorsun. Sadece bir süre bedenini dondurmamız gerekti."

Duyduğum yüksek tondaki ve sert ses ile önce olduğum yerde irkildim. Arkama doğru gerilerken ona doğru döndüm. Yüzünde bir tebessüm oluştuğunu görünce bir hayvanın daha doğrusu bir yaratık diyebilirim, böyle konuşması fazla tuhaftı.

"Sen nasıl bir yaratıksın böyle!?" diye sordum endişeli sesimle. 

" Ruşe Evrenine hoş geldin Mira. Ben Ruşe'nin kralıyım." 

"Kral mı? Ne kralı? Neredeyim ben, nasıl getirdiniz beni buraya?"

Korku dolu bir an içindeydim. Art arda gelen sorularım karşısında yüzündeki ifade hiç değişmemişti. Şu an karşımda bir aslanın durduğuna inanamıyordum. Hayır, aslan değil. Ruşe kralıymış. 

"Burası Ruşe Evreni. Asırlar önce atalarımızın temelini attığı sihirli bir evrenin içindesin. Buraya tek bir insaoğlu dahi giremez. Burayı bizler dışında hiç kimsenin bilme imkanı da yoktur. İlk bakışta buranın sadece bir orman olduğunu düşünebilirsin. Ama bu bir yanılgıdır. Burada hayatın boyunca göremeyeceğin kelimeleri duyabilir, yaratıkları görebilir ve yaşayamayacağın olaylar ile karşılaşabilirsin."

Anlattıklarını merak içinde dikkatle dinledim. Söyledikleri bile hayatımda hiç duymadığım şeylerdi. 

"Benimle gel." diyerek bana patisini uzattı. Üzerime örtülü olan battaniyenin içinden çıkarak titreyen elimi ona uzattım. Elim patisinin üzerine değdiğinde içimde bir kıpırdanma oluştu. Çok başka bir histi bu. Yumuşacık tüyleri elimi huylandırıyordu. Biraz ileride yürüyerek çadırdan çıktı, ben de arkasından çıktığımda gözlerimi parlak bir aydınlık vurdu. 

Geniş yeşil çimenlerin üzerinde birbirinden farklı canlılar geziniyordu. Hazırlanan küçük inlerde bu canlıların konakladığı ve belli yerlerde de çalıştığı görülüyordu. Ucu bucağı olmayan genişlikteki bir meydandı. Alçak bir dağı çevreleyen düz ve uzun yolların üzerinde yürüdük. Bulunduğum çadır tüm meydanının en yüksek yerinde yer alıyordu. Ve dışarıdan görüldüğü ile çok da büyüktü. Hava mavinin çok farklı bir tonundaydı. bu tonu başka hiçbir yerde görebileceğimi zannetmiyordum. Parlak ve ışıltılı bir gökyüzü örtüyordu evreni. İçerisindeki her bir ayrıntının büyülü eller ile 100 asır önce bezendiği bambaşka bir alemdi burası.  Normal diye bir sözcük burada geçemezdi sanırım. Hayallerin çok ucunda kalırdı burası. Çadırın bulunduğu dağdan inip düz bir yolda diğer canlıların arasında yürümeye başladık. 

Toprak zeminlerin belli aralıklarında düşen Göktaşlarının üzerine bir tür büyüler yapılıyordu. Değişik tondaki parlak renkler havada süzülürken taşlar kıpırdanıyor gibiydi. Hayretle açılan gözlerim ile bir süre onları izlemeye daldım. Sanırım Göktaşlarını canlandırıp farklı bir tür yaratıklara dönüştürüyorlardı. Az önce çadırda beni ziyaret edip kendisini takip ettiren o varlık yani kendini tanıttığı üzere Ruşe Kralı'nın sesi ile irkildim. Ve ona doğru döndüm. Benim yanımda durmuş benimle birlikte izlemeye başlamıştı. bir süre geçtikten sonra birden konuştu. Sesinin kalınlığı her defasında beni biraz korkutuyordu.

"Onlar Benja'lar." Kaşlarımı çattım söylediklerine anlam veremeyerek. 

"Benja mı?" 

"Evet. Ruşe'nin değerli büyücüleri tarafından canlandırılan varlıklar." anlamış gibi başımı hafifçe salladım.

 Taşlara yaptıkları büyüleri izlerken "Ne yapıyorlar o taşlara?" diye sordum. Yeniden onları geçerek yürümeye başlamıştık. Sorduğum soruyu duyarak kafasının çevirmeden bana kısa bir bakış attı. Kısa bir gülümseme gösterdiğini gördüm. Gözlerini tekrar önüne çevirirken hala yürümeye devam ediyorduk. O ileride ben de onun peşinde. 

"Gökyüzünden düşen göktaşlarını büyü ile canlandırıp yeni canlılara dönüştürüyorlar. Onlar da diğerleri gibi zamanla konuşup, yürüyecek. Hatta gerektiğinde savaşmaya hazır hale gelecek. Onlar Ruşe'nin yeni askerleri olacak. Ön görülemez bir savaşta en ön safta savaşanlar..."

 "İnanılmaz!" dedim heyecanla, duyduklarımın etkisinde kalarak.  Gördüğüm her şey üzerimde şaşkınlığa neden oluyordu. 

Yürürken yanımızdan geçen birkaç Benja ile karşılaştım. onlar geçip giderken benim gözlerim onların üzerinde takılı kalıyordu. Hayretler içinde az önce cansız bir taştan ibaret olduklarını şimdi ise yürüyüp gittiklerini düşünüyordum. Onlar da artık bir canlıydı. Hem de bir taş değil bambaşka bir bedene bürünmüş olarak. 

Nereye yürüdüğümüzü düşünmeyi bile unutmuştum gördüklerimin etkisinde kalmaktan. Önüme döndüğümde metrelerce uzun bir dağın karşımızda durduğunu gördüm.

Gökyüzün yıldızlarını gölgeleyen, endamı ile göz bebeklerini büyüten kumral bir dağın üzerine önce bir gölge düştü. Karanlık bir silüet ağır ağır yaklaştı. Bir insanın uzuvlarını andırmıyor, garip şekiller gibi görünüyordu. Yaratık gelip gelmediği bir merak uyandırıyordu içimde.  

"Ruşe Kraliçesi Ramira geliyor!" sesleri yükselmeye başladı bir anda. Hızla yanımdaki krala döndüm. Gururlu bakışları ile dağın en tepesine bakarken arada bana dönüp kafasını hafifçe eğdi. Etrafımda oluşan kalabalık ve izdiham dikkatimi çekti. Herkes koşar adımlarla burada bitmiş ve dört gözle kraliçeyi bekliyorlardı. 

Kraliçe dağın en ucunda halkına görününce birkaç dakika kadar orada durup meydanı izledi. Endamlı kanatlarını havaya doğru açıp süzülerek dağın tepesinden onu bekleyen halkın arasına indi. Yaklaşık bir metre kadar ilerimizde inip morun açık tonundaki kanatlarını katlayıp doğruldu. Bana baktığını hissettim. 

Kral bana doğru yaklaşarak "Kraliçem" dedi. Kraliçe bize yaklaşarak gülümsedi ve eliyle köşedeki bir çadırı işaret etti. Peşinden çadıra girince kral ve kraliçenin tahtalarını gördüm ve ağzım açık kaldı. Bana da gösterdikleri bir koltuğa oturmamı söylediler. Geniş ve krem tonundaki parlak bir koltuğa oturdum. Fazla rahattı. 

"Ruşe'ye hoş geldin sevgili  Mira." dedi kraliçe hoş ve tatlı sesi ile. "Buraya hangi rüzgar attı seni." bu soruya şaşırmıştım çünkü cevabını ben bile bilmiyordum.

"Bu soruya verebileceğim bildiğim bir cevap yok maalesef. Ben de sizin bildiğinizi umuyordum."

Kral, kraliçeye dönerek bir süre yüzüne baktı. Gözleriyle anlaşıyor gibiydiler. Sonra bana açıklama yapmak için bana döndü. 

"Buraya geliş sebebini bizde bilemiyoruz. Normalde bu evrene girilen herhangi bir kapı yoktur. Fakat seni ağaçların arasında baygın bir şekilde bulduklarını söyleyince biz de bunun üzerine konuştuk. Sevgili Kraliçem, adalar arası kısa bir gezinti yaptı. Yıllar önce yok edildiği zannedilen bir yırtık olduğunu fark ettik. Bu yırtığın içine düşerek buraya geldiğini düşünüyoruz."

Uzun süre boyunca buraya gelişim hakkında konuştuk. Tahminlerini bana anlatırken onlara tüm hissettiklerimden ve en son hatırladıklarımdan bahsettim. Ruşe hakkında daha fazla bilgiye ulaşmış oldum.

Bir anda çadırın kapısı hızla açıldı ve endişeli gözlerle bize bakan bir Benja ile karşılaştık. Kral yerinden kalktı ve ona doğru yürüdü. Gözlerinde bir korku ve telaş vardı. Yerimden kalkarak önce onlara sonra da doğrulan kraliçeye baktım. Gözleriyle sakin olmamı dercesine baktı. 

"Onlar geliyor! İnsanın buradan gitmesi gerek!" diye fısıldadığını duydum Benja'nın, krala doğru.

Kral kafasını sallayınca Benja dışarı çıkıp koşarak meydana ilerledi. Kraliçe elini uzatarak ilerlememi işaret etti. Kral önden çıkınca meydan da bir kalabalık oluştuğunu gördüm. Benjalar en önde Klaris denilen devasa kuşlar da en köşelerde ve dağların tepelerinde yer almıştı. Diğer tüm varlıklar -Alıklar, Miaslar, Esminler...- da meydanda sıralanmıştı. Ben tüm varlıkları incelerken Kraliçe ve kral arasında bir bakışma yaşandı. Kraliçe Ramira başını eğip bana döndü.

"Mira, derhal buradan gitmen gerek."

"Nasıl? Nasıl gideceğim ki? Daha nasıl geldiğimi bile bilmiyorum!"

"Girdiğin yırtık, seni bulacak merak etme. Sadece dediğimizi yap. Tekrar görüşeceğiz."

Beni dağların en arkasına bir ormanın girişine kadar getirdiler. Burada meydanı az da olsa görebiliyordum. Karanlık yaratıkların ilerlediğini ve Ruşe'ye girdiğini gördüm. Yüksek sesler  kulaklarımı çınlatıyordu, gördüğüm yaratıklar ise içime büyük bir korku salıyordu. Kraliçe Ramira bana dönerek gözlerime derince baktı, yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu.

"Sevgili Mira yeniden görüşmeyi umuyorum. Kendine iyi bak"

"Siz de kendinize iyi bakın Kraliçem." 

Kraliçe yanında duran ve meydanı gözlerini kısarak izleyen krala işaret verdi. O an kral tüm evrende yükselen bir ses ile kükredi. Ben geriye doğru sendeleyip ellerimi siper ederken meydanda bir sessizlik ve durgunluk oluştuğunu gördüm. Kral sustuğu an meydan daha da hiddetlendi ve savaş sesleri yükseldi. Kral:

"Koş! Arkana bakmadan koşabildiğin kadar koş! Sakın arkana bakma!" dediğinde arkama bakmadan ağaçların arasında koşmaya başladım. Ne yapacağımı kraliçe Ramira anlatmıştı. Kraldan işaret aldığımda koşabildiğim kadar koşmamı söylemişti. Ne olacağını bilmesem de dediğini yaptım. soluksuz duraksamadan koştum. Arada bir arkama baktığımda meydanı kara bulutların sardığını gördüm.

 Adımlarımın birbirine dolaşmasını bile umursamadan son süratle koşmaya devam ediyorum. Etrafıma hiç bakmadan sadece kaçmak amacı ile koşuyorum. Önüme bakmadığım... Sert bir nesne ile duraksıyorum. Kafamı çaptığımda geriye sendeleyip kan akan başımı tutuyorum. Gözlerimi açınca bunun ağaç olduğunu fark ettim. Sinirle iki kez sertçe ağacın gövdesine vurduğumda elim üçüncü kez gittiğinde bir boşluğa çekildi. Elimin boşluğa çekilmesi ile dengemi kaybederek öne doğru düştüm. 

Gözlerimi tekrar açtığımda karşımda binalar yer alıyordu. Neler olduğunu ve olanların ne kadar sürede gerçekleştiğini bile anlamadan kendimi tekrar şehrin içinde bulmuştum. Dizlerimin üzeri çamurlar ile kaplıydı. Ellerim ise çizikler ile dolu ve kirliydi. Arabaların vızır vızır geçtiği bir caddeye açılan sokak arasındaydım. Şok içinde kaldım. Etrafıma baktım boş gözlerle. Ve bir an bir ses duydum.

"Ruşe seni bekliyor olacak."

Hızla başımı çevirdim ve sesin geldiği yeri anlamaya koyuldum. Bir silüet sokağın karanlığında ilerleyerek kayboldu. Bir daha o evrene girebilme ihtimalim olabilir miydi yoksa?

*

Biraz uzun olmuş olabilir. Aslında daha çok yazma isteği geldi ama bu kadar ile bitireyim dedim. Yazması çok keyifliydi. Kendimi Mira'nın yerinde hissedince ben bile gördüklerime inanamadım. Tabii bunu ne kadar yansıtabildim onu bilemiyorum. Biraz eksik gibi oldu.  Düşüncelerinizi merakla yorumlara bekliyorum. Eleştirilerinize açığım. 😄 Kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın. 

İlkay'ın yazısı: https://fairytaleess.blogspot.com/2021/11/dongu-kelime-oyunu-51.html

DeepTone'un yazısı: https://sadevederin.blogspot.com/2021/11/kelime-oyunu-51.html


Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Bugün sevgili Yıldız'ın düzenlediği Mim yazısına ben de katılmak istedim çünkü soruların hepsini birbirinden güzel hazırlamış. Konu da çok hoşuma gitti ben de düşüncelerimi paylaşayım dedim. Hadi okumaya devam edin 👀



 1) Yaptığınız paylaşımla ilgili yorum alış-verişine önem verenlerden misiniz?

Yazdıklarım zaten hep öneri niteliğinde tavsiye yazıları oluyor. İnsanlara fayda sağlayacak içerikler paylaşmaya özen gösteriyorum. Yorumlarda da bunu belirtince çok fazla mutlu oluyorum. Yani insanların işine yaradığını bilmek beni mutlu ediyor. Yorumda bu konuda bilgi almak için iyi oluyor. Yorum gerekli bence sonuçta beğen butonu da yok ki okunduğunu veya beğenildiğini anlayalım 😂


2) Yorum geldiğinde iade-i ziyaret yapar mısınız?

Yorum almak beni çok fazla heyecanlandırıyor. İlk zamanlarda saatlerce sayfayı yenileyip bir yorum gelmesini beklerdim. Ve bunun hissettirdiği o heyecanı çok iyi biliyorum. Ben de, ben mutlu oluyorsam o neden olmasın kanısındayım. İade-i ziyaret yapmaya özen gösteririm. İnsanları bununla mutlu edebilmek çok hoş bir şey 😊


3) Okunmadan yorum bırakıldığını ya da hızlıca göz gezdirildiğini hissettiğiniz olur mu?

Hiç hissetmiyorum desem. Çünkü genellikle içerikle ilgili yorumlar geliyor. Önerdiğim şeyleri hakkında  yorum yapıyorlar. 


4) Önünüzdeki yazıyı okuduktan sonra o yazıya gelen diğer yorumları da okur musunuz?

Yorum yazarken diğer yorumlarda görünüyor bu yüzden bir bakarım tabii. ama etkilenmem. Göz gezdiririm. Herkesin düşünceleri farklı sonuçta ve bunu bilmek de güzel bir şey. 


5) Yazınıza gelen yorumları cevaplar mısınız?

Vaktim olduğunca kısa bile olsa yorum yapmaya çalışıyorum. Aslında önceden daha sık cevaplıyordum fakat son zamanlarda görüp okuyor mutlu oluyor ve bazen de dönemiyorum. Bana bir yorum bırakan bir insanı cevapsız bırakmak hoşuma gitmiyor. Bazen geç bile olsa cevaplamaya çalışıyorum. 


6) Yorumları biriktirip hepsini aynı anda mı açarsınız? Neden?

Bilgisayara günün bazı saatlerinde oturuyorum. O sırada önceki günden bugüne birikenler oluyor hepsini birden cevaplıyorum. Ama bilerek toplu cevaplamak için bırakmıyorum. 


7) Yazıyı okuduğunuz halde yorum bırakmadan ayrıldığınız olur mu?

Eğer vaktim kısıtlıysa sonraya bırakabilirim yorumu. Hemen hızlıca okur sonra yorum bırakmak için kenara not alırım. Günde okuma listem üzerindeki birkaç bloğa bakmayı ihmal etmemeye çalışıyorum. 


8) En az ve en fazla yorum alan paylaşımlarınız hangileri hatırlıyor musunuz?

Röportaj ya da Gündem Vakti yazıları oluyor sanırım. En az olarak ya ilk yazımdır herhalde 1 yorumdu.


9) Hiç yorum almayan yazınız oldu mu?

Elbette ki oldu. Hele ilk yazılarım gözden ırak kalmış bir tarla gibiler😄 


10. Daha önce hiçbir etkileşimde bulunmadan, tesadüfen tek bir yorumunu okuyup beğenerek takibe aldığınız biri oldu mu?

Yok. yorumunu okuyup da bloğunu ziyaret ettiğim insanlar oluyor. Yazılarını inceliyorum ve takip ediyorum. Benim için takip etmek fazla sorun değil. Ona destek olmak güzel. Yalnız aktif olarak yazan takip ettiklerimde fazla kişi yok. 


11) Size göre yorum bırakmada en iyi ve en sürekli olan bloglar hangileri? (En az üç isim veriniz.)

Bilemedim şimdi. 😌 birkaç tane hatırladığım söyleyeyim. Deep'i görüyorum bloglara destek olması çok hoş. Duygu, Müfred, Yıldız onları da çok görüyorum. İlkay da var. Daha birçok yorum yapanlar var da aklıma gelenler bunlar. 



 Selamlar Blog dünyası, Gündem Vakti köşemizden yeni gündem haberlerini okumaya hazır mısınız?


Ben Gamzeli Kız yeni yazıma hoş geldiniz. Bir hafta daha geride kalmışken umarım sizler için bu hafta içinize sinecek şekilde mutlu ve sağlıklı geçmiştir. Geçtiğimiz bir haftanın daha gündemlerini sizler için derledim. Hadi okumaya devam edin de bakalım bu hafta Türkiye'de neler olmuş! 


 5.1 şiddetinde Deprem Meydana Geldi

Erzurum'un Köprüköy ilçesinde 19 Kasım saat 15.40'ta bir deprem meydana geldi. AFAD'dan yapılan açıklamada depremin büyüklüğü 5,1 derinliği ise 7 km olarak belirtilirken, Kandilli'den yapılan açıklamada ise depremin büyüklüğü 5,2 derinliği de 5 km olarak açıklandı. 


19 Kasım Covid Tablosu 

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın raporuna göre;

Türkiye'de son 24 saatte 357 bin 223 Kovid-19 testi yapıldı, 22 bin 234 kişinin testi pozitif çıktı, 226 kişi yaşamını yitirdi. 18 yaş üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 80,40, birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 90,18 olarak kayıtlara geçti.  Türkiye'de uygulanan aşı sayısı toplam 119 Milyon 029 bin 798 ' yükseldi. 

En az iki doz aşı uygulananların oranının en yüksek olduğu 10 il; Ordu, Amasya, Osmaniye, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak, Burdur 

En az iki doz aşı yapılanların oranının en düşük olduğu iller; Şanlıurfa, Batman, Diyarbakır, Siirt, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt


Fahrettin Koca'dan aşı çağrısı;


Dr. Fahrettin Koca
@drfahrettinkoca
AŞI İÇİN BİRLİK ÇAĞRISI Halkımızdan salgınla mücadelenin şartlarına uymasını, ertelenen, zamanı gelen dozları hemen yaptırmasını istiyoruz. Sağlık camiamızdan aşı kararsızlarını aydınlatmak için destek, tüm medyadan aşı için kamu iletişimi hizmetinde daha fazla ısrar bekliyoruz.
Resim


Merkez Bankasından Faiz Kararı Çıktı

Erdoğan, ona yöneltilen sorulardan birine "Merkez bankası bağımsızdır. Bırakın o kararını versin" cevabını vermişti. Müslüman olan bir ülkede yaşamamıza ve faizin haram olduğu bilincine sahip olmamıza rağmen bakalım Merkez Bankası faiz için ne karar vermiş

Yüzde 16 olan politika faizi piyasa beklentilere paralel olarak 100 baz puan indirildi. Ve yüzde 15 olarak belirlendi. 

Karar öncesi 10.50 seviyesindeki solar kurunun 11' yükselmesi de dikkat çekti. Son zamanlarda doların inişli çıkışlı durumları ülke de paniğe yol açarken faiz açıklamasından hemen sonra yükselmesi de biraz tepkiye neden oldu.

TL yıl başından beri yüzde 45 değer yitirirken karar, son açıklamalar sonrasında 'Bekleneni yaptı' şeklinde yorum aldı. Diğer yandan da MB enflasyondaki artışın geçici olduğunu yine vurguladı. Faiz indirimlerinin de ticari kredi büyümesi arttırdığını da ima etti. 

PPK açıklama metninde, "Para politikası duruşunda yapılan güncellemenin ticari krediler üzerinde olumlu etkileri görülmeye başlamıştır. Kurul, arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin 2022 yılının ilk yarısı boyunca da etkisini sürdürmesini beklemektedir. Kurul, bu etkilerin ima ettiği sınırlı alanın kullanımını Aralık ayında tamamlamayı değerlendirecektir." ifadeleri yer aldı. 


EKONOMİ 

Neredeyse büyük küçük demeden herkesin 7\24 takip ettiği dolar bakalım bu hafta içinde ne kadar yükselmiş ya da azalmış mı?

Dolar  11,23 Türk Lirası                       Euro   12,68 Türk Lirası

  • BIST 100 1.737% 0,030,4500
  • DOLAR 11,2516% 1,950,2200
  • EURO 12,7077% 1,140,1400
  • ALTIN 668,2190% 1,177,7200
  • PETROL 78,4700% -3,41-2,7700

Ekonomi konusunda haberler neyse ki pek iç açıcı durmuyor. Türk Lirasının git gide değer kaybettiğini görmek bizleri daha da üzüyor. 

Dolar, yurt içi piyasalar açıldıktan sonra 10.50 bandına geriledi. Beklentilere paralel 100 baz puanlık indirimin ardından ise ilk anda 10.97 liraya kadar çıkarak rekor tazeledi. Kur bir müddet 10.84'e gevşedi ancak bu kalıcı olmadı. Saat 15.50 itibarıyla dolar/TL yeniden 10.90 liranın üzerine çıktı ve 16:15 civarında kur tarihinde ilk kez 11 seviyesini aşarak 11.3087 ile rekor kırdı.

Euro/TL 12.8, sepet kur 12 TL üzerine çıktı. İngiliz sterlini 15 TL'yi aştı. Ons altın düşmesine rağmen kur etkisiyle gram altın 665 TL'yi gördü.


- Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Kasımda yapılan grup toplantısında ;

"Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine girenlere boşuna uğraşma diyoruz. Milletin sırtından faiz belasını kaldıracağız. Hala kalkıp da bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Ben bu yolda faizi savunanla olamam" şeklinde konuşmuştu.

"Bugünkü açıklamalarınız sonrasında Merkez Bankası'nın yarın (bugün) faiz indirmeye devam edeceği sonucuna varabilir miyiz?" sorusuna Erdoğan, "Merkez Bankası bağımsız değil mi? Yani hem bağımsızlığını konuşuyorsunuz... Bırakın da bağımsız olarak kararını o versin." karşılığını vermişti.

Bu açıklamalar sonrasında da doların artışlarını izlemeye başlamıştık. Doların dünyaya yayılmış ve bu kadar değerlenmiş olması gerçekten de çok üzücü. Bazen söylenecek pek de bir şey kalmıyor. Bizlere sadece izlemek kalıyor desek yeridir. Haberlerde ve sosyal medya da bolca doların artışını takip ediyor olacağız. Umuyorum ki doların çokça indiği günleri görürüz. Sizlerin bu konu hakkındaki görüşleri neler yorumlarda benimle paylaşın.


Almanya'da Korkutucu Virüs Alarmı!

Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, artan koronavirüs vakaları nedeniyle hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin dolacağı uyarısında bulundu.

RKI Başkanı Wieler, "Bu, ulusal bir acil durum. Şimdi acil frenini çekmemiz gerekiyor." 

Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, covid-19 salgınının son zamanlarda artan vaka sayıları ile yoğun bakım ünitelerinin dolacağı açıklamasında bulundu.  Son 4 haftada, haftalık 100 bin kişide görülen vaka sayılarının 5 kat arttığına işaret eden Spahn, bunun sonucunda hastanelere başvuran, yoğun bakımlarda kalan ve hayatını kaybedenlerin sayılarının arttğını belirtti.

Spahn, ülkedeki söz konusu artışın ve hastanedeki doluluk oranlarının bölgeler arasında farklılıklar gösterdiğine dikkati çekerek, “Ancak ulusal bir acil durumda olduğumuz da açıktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Almanya’yı yonca yaprağı şeklinde 5 bölgeye ayırdıklarını ve hastanelerin kapasitesinin sınıra dayandığı durumlarda hastaların bu bölgeler içinde sevk edildiklerini anlatan Spahn, "İlk kez sadece yonca yaprağı şeklindeki bölgeler içinde değil, büyük çapta bölgelerin sınırlarının dışına hastaları sevk edeceğimiz duruma geleceğiz. Muhtemelen komşu ülkelere de. Bu konuda hükümet ile eyaletler arasında koordinasyon içindeyiz." ifadelerini kullandı.
Almanya’da 15 yoğun bakım yatağına sahip olan oldukça az yoğun bakım bölümü bulunduğu bilgisini paylaşan Spahn, "Yoğun bakımda yüzde 10 boş yer bulunduğu söylediğinde bu, kulağa çok gibi geliyor. Ancak 10 yatağın yüzde 10’u boş olduğunda bir yataklık yer var. Beyin kanaması, kalp krizi veya beklenmedik bir durum olduğunda durum zorlaşacak." şeklinde konuştu.


AY TUTULMASI 

"Kunduz ayı" (Beaver Moon) olarak bilinen kasım dolunayı, New York'ta Manhattan ile Queens bölgesini birbirine bağlayan Queensboro Köprüsü üzerinde güzel görüntüler oluşturdu.


İLK COVİD OLAN KADIN HASTA!

ABD’de bulunan Arizona Üniversitesi'nde görevli Dr. Michael Worobey, araştırması sonucu bilinen ilk Covid-19 vakası Çin'in Vuhan şehrindeki bir pazar satıcısı olduğunu söyledi.

Çin ve Dünya Sağlık Örgütü'nün  ortak incelemesinde yanlışlar olduğunu belirten Worobey, 

"İlk koronavirüs hastasının 8 Aralık'ta tespit edilen 41 yaşındaki muhasebeci olduğu iddiaları yanlış. O, Vuhan’daki hayvan pazarından çok uzakta yaşıyordu. Hayvan pazarında çalışan ve üç gün sonra 11 Aralık’ta hastalanan kadın ilk hasta" açıklamasında bulundu.


HARRY POTTER YENİ FİLM HABERİ

Harry Potter severlere bir müjde! Yeni filmi "Yıldönümü Hogwarts'a Dönüş" ile geldi. "Return to Hogwarts" 

Yeni filmi sabırsızlıkla bekleyenler ve "Ne zaman çıkacak?" diye soranlar,  Harry Potter ekibi Hogwarts'a geri dönüyor. 

"Harry Potter Yıldönümü: Hogwarts'a geri dönüş" özel filminin nerede ve ne zaman çıkacağı da belli, oldu. Daniel, Emma ve Rupert yeniden bir arada! Diğer ünlü isimler de ilk filmden tam 20 yıl sonra tekrar bir araya gelecek. 

Yeni film 1 Ocak 2022' de HBO Max'te yayınlanacak. Uluslar arası gösterimi ise daha sonra yapılacak. Film Londra'da ilk filmin setinde çekildi. 


AÇIK LİSE SINAV TARİHİ ! 

Sınavlar 4 Aralık saat 9.30'dan 10 Aralık 23.59'a kadar çevrim içi yapılacak. 

2021-2022 eğitim öğretim yılı birinci dönem sınavları için daha önce ders seçimi yapmış olan öğrencilerin bu ders seçimlerine göre sınava katılabilmesi, yeniden ders seçimi yapmak isteyenlerin 17-30 Kasım arasında ders seçimlerini yapabilmeleri sağlanacak.

Açık öğretim ortaokulu öğrencileri, 2021-2022 eğitim öğretim yılı birinci dönem sınavları için tekrar ders atama işlemleri yapılmadan daha önce atanan derslerden çevrim içi sınavlara katılabilecek.

Öte yandan, açık öğretim okullarında mezuniyet şartlarını taşıyan ve sınava katılması gerekmeyenlerden sınav katılım ücreti ödeyen öğrenciler ile açık öğretim okulları ilk kayıt ve kayıt yenileme dönemlerinde, sınav katılım ücreti hesabına sehven para yatıranlara, ücret iadeleri yapılacak.


Bir Gündem Vakti yazısı daha bu hafta ile sona erdi. birçok haberi sizlere kısaca toplamaya çalıştım. Yeni gündem haberleri ile görüşmek üzere kendinize iyi bakın ❤ Sizler de haberler hakkındaki düşünceleriniz benimle yorumlarda paylaşabilirsiniz. Sizce ne olacak bu ülkenin gidişatı? 


Instagram: gamzeli_kiz_blog 

Twitter: Gamzelikizblog



18.11.21 Perşembe 1. Bölüm

 Selamlar ben Gamzeli Kız. Bugün sizlerle yepyeni bir seriye başlıyoruz. Ve ben aşırı fazla heyecanlıyım, umarım bu serimiz herkese çokça fayda sağlar. Umudum bu yönde ve bunu düşündükçe de çok mutlu oluyorum. Yazarken hem bana , okurken de sizlere fayda sağlayacak bir seri için tarihimiz atarak giriş yapalım. Bugün 18 Kasım Perşembe günü ve 2021 yılını bitirmemize çok  az bir zaman kaldı! Yeni yıla verimli bir giriş yapmak için bu seriye düzenli her hafta bölüm yüklemeyi istiyorum. Sizler de katılımlarınızı veya düşüncelerinizi eksik etmeyin 😊

Bloğumda daha çok okuduklarımı ve izlediklerimi paylaşırken sizlere de öneriler de bulunmayı ihmal etmiyorum. Daha önce teknolojik ortamda işinize yarayacak birçok uygulama ve site önerilerinde bulunmuştum. Onları bu serimizde daha detaylı işleyeceğiz büyük ihtimalle. Ama yine de okumak isterseniz aşağıya linkleri bırakacağım. 

Bildiğiniz üzere teknolojik ortamlarda genellikle ön plana zararları çıkar. Hep bu tür konular konuşulsa da yaşadığımız dünya da teknoloji artık ihtiyaç kısmında. Bir kitaba internetten yüksek bir fiyat ödemek varken uygulama veya pdf olarak indirebiliyoruz mesela. Evde kaldığımız bu ve bu gibi dönemlerde de evimizi kendi sınıfımız yapıyoruz. Fakat tabii ki her şeyde olabileceği gibi sosyal medya platformları gibi alanları da kötüye kullanmak zararlı olabilir. Ben bu seride interneti en faydalı olacak şekilde kullanmayı hedefleyeceğim. 





Dijital Akademi Nedir?

Dijital akademi, Teknoloji üzerinden ilerleyerek kendimize yeni şeyler katabileceğimiz, hayatımızı daha verimli ve daha istediğimiz bir hale getirebileceğimiz bir ortam. Youtube, gerek Instagram ve chrome üzerinden birçok sayfaya ulaşacağız. Yalnız sadece çalışmak amaçlı kullanmaya gayret göstermeliyiz. Bu kavram üzerine internette birçok sonuca ulaşabilirsiniz. 


Bu yolda ne yapacağız? 

Benim bu serideki gayem şu, sizlere motivasyon, tavsiye ve benzeri içerikte kanal ve sayfalar bulmak. Bunları sizlerle paylaşacağım. Evde kaldığınız dönemlerde veya evde çalışıyorsanız kendinize bir plan hazırlamak nasıl çalışacağınız konusunda yardımcı olur. Peki nereden çalışacaksınız bu konu içinde belli öneriler paylaşacağım. Örneğin bir öğrenci olabilirsiniz  ya da sadece ders veya iş odaklı düşünmeyelim. Kendinize katmak istediğiniz yeni bilgi ve hobilerde olabilir. Bu konularda da işinize yarayabilecek öneriler bulabilirsiniz. 

Ben çok heyecanlıyım çünkü kendi defterime not alıyormuş gibi hissediyorum. Ama sadece kendime ayırmak yerine sizlerle de paylaşmış olacağım. Planladığım kadarıyla dolu dolu bir içerik olacak. Her hafta yeni bir bölüm ile bir süre devam etmeyi düşünüyorum. Şu an planım da en az 5 bölüm hazırlamak var ama bakalım gidişatımıza göre. Evinizi kendiniz için verimli bir akademi yapmaya hazır mısınız? 


KENDİNE GÜVEN 


Kendine güven, başarıya giden yoldur.

Cesaret bir korku ve güven aracıdır.

Başarı kendine güveni destekler.

Kendinize inanın, düşündüğünüzden daha fazlasını biliyorsunuz.

Her zaman sizi neyin mutlu ettiğini düşünün ve sizi endişelendiren şeylerden daima uzak durun.

Başarısız olmazsan, çok çalışmayacaksın.

Başarısızlığınızı, başarınız için yeni bir başlangıç ​​yapın.


Yazının sonuna gelmişken sizlere bir soru sormak isterim. Benimle bu yola var mısınız? Desteklerinizi eksik etmeyeceğinizi biliyorum😊❤ 

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle. Siz de tavsiyelerinizi ve düşüncelerinizi yorumlarda belirtin. Sağlıcakla kalın.❤✌ Sizde teknolojiyi verimli kullanın ve kendinize dijital bir akademi hazırlama da yol gösterecek yazılarımı takip etmeyi unutmayın!

Bazı öneri yazılarımın linkleri: 

egitim-siteleri

tavsiye-ettigim-3-youtube-kanal


Instagram: gamzeli_kiz_blog

Twitter: Gamzelikziblog 











"Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir."

 Selamlar herkese ben Gamzeli Kız. Bugün sizlere yakın zamanda okuduğum bir kitaptan bahsetmek için buradayım. Çok sevilen ve tanınan eski yazarlarımızdan Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan isimli romanı hakkında konuşacağım. Yazarın kaleminden okuduğum ilk kitaptı. Diğer romanlarından az çok bir bilgim vardı, bu kitaba denk gelince okumalıyım dedim. Ve bitti 😄 sizlere kitabın içeriğinden ve yazarın hayatından bahsetmek istiyorum. Hadi okumaya devam edin 👀


KİTAP HAKKINDA 

Elimdeki kitap Venedik yayınlarına ait ve A101 den 5,95 gibi bir fiyata almıştım.  Kapak tasarımı abartılı değil ve  göze hitap eden bir şekilde hazırlanmış. Ben sade ve hoş buldum. Kitap 255 sayfa ve puntoları çok küçüktü. İçerisinde ve arka kapakta yazarın hayatı yazıyor. Ayrıca eser 1940 yılında yazıldığı için günümüzden çok farklı kelimeler bulunuyor içinde. Bu kitapta da kelimeler ve cümleler aynı halinde korunmuş ve yanlarına parantez şeklinde günümüzdeki anlamları yazılmış. Aşağıya öğrendiğim birkaç kelimeyi sizlerle paylaşacağım 😊


KİTAP KONUSU 

Hayata bakışları tamamen farklı olan ve farklı dünyaların insanları olan iki kişinin boşanma sürecini anlatıyor. Kitabın ana fikri ise bir kişi ne kadar yalancı dahi olsa herkesi dahi kandırsa eninde sonunda yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Macide isimli genç bir kadın ile Ömer isimli bir gencin aralarında yaşadıkları sorunları, duyguları ve evliliklerini konu alıyor. Zamanla yaşananlar sonrası yollarını ayırmaya karar veren iki insan birbirinden uzak kalmaya karar veriyor. 


KİTAP YORUMU 

Sabahattin Ali'nin kalemini gerçekten de çok başarılı buldum. Hikaye örgüsü ve karakter tanıtımları çok gerçekçiliğe sahipti. Betimlemeleri çok yerindeydi. Ne fazla ne az ama çok da anlaşılırdı.  Hayalimde kolayca canlandırabildim.  Hikaye konu olarak ilgimi çekmedi. Bu kesinlikle benle alakalı olabilir çünkü daha çok macera, aksiyon tarzında ve beni sürükleyecek kitaplar okumayı seviyorum. Bu kitap durgun bir kitaptı fakat içinde yazarın vermek istediği birçok  mesaj ve düşünceleri yer alıyordu. Altını çizdiğim çok fazla kısım oldu. Ama beni her şeyden çok etkileyen konunun sayfalara çok geniş bir şekilde yayılmasıydı. Hep kalın kitaplara ilgi duymuşumdur küçüklüğümden beri hatta okuma alışkanlığım yokken bile. Acaba bu kadar sayfada ne var? diye düşünürüm. Yazar bu kadar ne anlatmış derim ve çok merak ederim. Çok da imrenirim aslında. hikaye yazdığım bir süreç olmuştu fakat bunu aslında başaramayacağımı düşünmüştüm. Bu nedenle de yazarlara çok fazla saygı duyuyorum. 

Kitabın sayfalarını çevirdikçe daha fazla bağlandım aslında kitaba. bir süre sonra meraklı bekleyişlerim oldu. Beni şaşırtan ve hayal kırıklığına uğratan yerler de vardı. bunlar genellikle karakterlerle ilgiliydi. Kitap okudukça şunu fark ediyorum kitabın yarısında falan konuyu anlamış ve okumaya istekli hale geliyorum. Geç ısınıyorum sanırım. bir de ilk sayfalarda aklım okurken başka yerlere de gidebiliyor. 😂 biraz da kısa kısa karakterler hakkında konuşmak istiyorum;

Ömer hakkında ilk başlarda asla ona ısınamadım. Hareketleri ve yaptıkları hiç hoşuma gitmedi. Macide hayatına girdikten sonraki tavırlarını da pek hoş bulmadım. düzeliyor hemen de bozuluyordu. Şey meselesi gibi hata yapmak kötü değil ama özür dileyip tekrar tekrar yapmak büyük bir sorun. Kitabın son sayfalarında ise aklını başına aldığına emindim. Sadece biraz zamana ihtiyacı vardı ve bu yüzden de verdiği kararı destekledim. bu arada en son sahne de gözlerimin dolduğundan da bahsetmedim. ben Macide ve Ömer' e çok bağlanmışım.🙈

Macide'nin iç çatışmalarını okurken çok dikkatle okudum. Kendi içindeki hesaplaşmaları  ona birçok konuda doğru yolu gösterdi diye düşünüyorum. Ve hep düşünceli olmasını çok sevdim. Tek bir yerine oturtamadığım kısım vardı o da Ömer'e çok çabuk güvenmesiydi. Her şey çok ani oldu. Macide çok hoş bir kadın karakterdi bence Ömer'e karşı hep anlayışlı yaklaştı. Ona doğruyu göstermeye çalıştı. ama Macide onun için bir rehber olamazdı, bunun için eş olmaya karar vermemişlerdi. Zira o da çok zarar görüyordu bu durumdan. 


 10\6 yazarın vermek istediği mesajlar ve güzel anlatımı ve bir de altını çizdiğim alıntılar için.  


Alıntı köşemize buyurunuz!


"İnsan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir. Kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran gibi sarılırsın."


"Şimdiye kadar böyle bir mahluk görmemiştim diyorum!"


 "Bundan sonra ömrümün bir dakikasının bile ondan uzakta geçmesi benim için ölüm demektir."


"Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?" 

 

"Hayatta hiçbir şeyi uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Hatta biraz ileri gideyim, kendi yaşamımız için..."

 

"Hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir olgunlaşma olduğunu anlamayanlar yobaz kafalı insanlardır"


"Bu sefer hiçbir doğru ve akıllıca tarafını bulamadığım bu hayata beni bağlayan kuvvetin, içimde saklı bir şeytan olması sahiden mümkündü."

"Ben sana rehber değil ancak yoldaş olabilirdim, fakat yolu ikimiz de bilmiyorduk ve birbirimize yük olmaktan, birbirimizi şaşırtmaktan başka bir şey gelmiyordu elimizden."

"Ömrümün en acı gününü en mesut gününe çevirmiştin."

"İçimizdeki Şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var."

"Belki uzak bir günde, büsbütün başka insanlar olarak tekrar karşılaşırız ve belki gülüşerek birbirimize elimizi uzatırız." 


Birkaç eski kelime günümüzdeki anlamları ile; 

Teessür: Üzüntü                                   Teşekkül: Oluşum                                         Dimağ: zihin       

Ekseriya: genellikle                              İhtiras: Tutku                                            Muaşaka: Aşk        

İstidat: Yetenek                                     İltimas: Kayırma                                   Tekamül: Olgunlaşma

Menfi: Olumsuz  

 

YAZARIN HAYATI 


Sabahattin Ali 1907- Eğridere \ 1948 Kırklareli 

İstanbul'da başladığı öğrenimini Çanakkale ve Erdemit'te sürdürmüştür. Balıkesir muallim Mektebi'nin okul gazetesinde ilk öykü ve şiir denemelerini yayımladı. 

sürekli tutukluluk tehdidi ve baskılar nedeni ile yurt dışına kaçmaya karar verdi. Kendisine yut dışına kaçarken yardım eden Ali Ertekin tarafından öldürüldü. 

Edebi hayatına şiirle başlamış, daha sonra roman ve hikâyeler yazmıştır. Yazdığı şiirler hece ölçüsüyle ve halk şiiri etkisindedir. ... Tasvirci yönü kuvvetli olan Sabahattin Ali, ilk hikâyelerinde dış gözlemlerin etkisinde kalmış, sonraki yazdıklarında ise toplumsal gerçekçiliğe yönelmiştir.



Eserleri; Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna, Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk, Dağlar ve Rüzgar, Esirler



Bir kitap incelemesinin daha sonuna geldik. Biraz fazla alıntı eklemiş olabilirim. aslında daha fazla vardı da çok yazamadım, sizleri de sıkmak istemedim. Karar da veremedim hangilerini yazacağıma. 😄Kitabı okumuş muydunuz? benimle yorumlarda paylaşırsanız sevinirim. Kendinize iyi bakın ❤

Instagram: gamzeli_kiz_blog

Twitter: Gamzelikizblog




Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Ne aramak istersin?

Hakkımda

Fotoğrafım
Gamzeli Kız
Herkese selamlar! Ben Gamzeli Kız bloğumda farklı kategorilerde önerilerimi sizlerle paylaşıyorum. Umarım burada kendinizden bir şeyler bulabilir ve burayı çok seversiniz. Yorumlar da ziyaretinizi belli etmeyi unutmayın. Sevgilerle :)
Profilimin tamamını görüntüle

INSTAGRAM

Bu gönderiyi Instagram'da gör

gamzeli kız 🌞 (@gamzeli_kiz_blog)'in paylaştığı bir gönderi

Sosyal Medya

Popüler Yayınlar

  • ALACAKARANLIKTA BİR ÖYKÜ | STEFAN ZWEIG
  • GÜNDEM VAKTİ 19 - 23 NİSAN
  • AĞAÇ EV SOHBETLERİ 121

Okurlar

Bloğumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın :). Blogger tarafından desteklenmektedir.

Blog Arşivi

  • ▼  2022 (14)
    • ▼  Ağustos 2022 (2)
      • UYGULAMA ÖNERİLERİ #4
      • Yeniden Selam! Tekrar Başlıyoruuzz...
    • ►  Mart 2022 (2)
    • ►  Şubat 2022 (3)
    • ►  Ocak 2022 (7)
  • ►  2021 (107)
    • ►  Aralık 2021 (14)
    • ►  Kasım 2021 (10)
    • ►  Ekim 2021 (3)
    • ►  Eylül 2021 (2)
    • ►  Ağustos 2021 (6)
    • ►  Haziran 2021 (4)
    • ►  Mayıs 2021 (5)
    • ►  Nisan 2021 (16)
    • ►  Mart 2021 (21)
    • ►  Şubat 2021 (19)
    • ►  Ocak 2021 (7)

Görüntüleme

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

-ÖNE ÇIKAN YAYIN-

UYGULAMA ÖNERİLERİ #2

-KATEGORİLER-

  • dizi önerileri 4
  • film önerileri 9
  • gündem vakti 4
  • kitap önerileri 16
  • kore dizi önerileri 3
  • röportaj 9
  • web site önerileri 2
  • yemek tarifleri 7
  • öneriler 6

-POPÜLER YAYINLAR-

  • ALACAKARANLIKTA BİR ÖYKÜ | STEFAN ZWEIG
  • RAMAZAN'DA DOĞRU BESLENME ÖNERİLERİ
  • RAMAZAN MENÜLERİ 1

Designed by OddThemes | Distributed By Gooyaabi Template